Arap baharı ,başlangıcı itibari ile hem Türkiye hem de batı tarafından pek ciddiye alınmamıştı.
Üniversite mezunu Tunuslu bir gencin kendisini ateşe vererek başlattığı isyanın bir domino etkisiyle dalga dalga Arap toplumlarına cesaret kaynağı olacağını kimse öngörmüyordu.
Batı ve ABD, bu toplumsal başkaldırışın nereye doğru evrileceğini görmek için sadece izledi.
Temenni, din eksenli ideolojik erkin aksi yönünde sonuçlanmasıydı.
Ancak öyle olmadı.
Tarihsel gerçekliğin ışığında halklar, devrim hareketini değer ve inançlarına daha da güçlü sarılarak, emperyalizmin görevlendirdiği cellatlarını yok etmek için başlattı.
Bu aynı zamanda İslam coğrafyasının da özgürleşmesi anlamına geliyordu.
Batı ve ABD için tehlike işte tam bu nokta da başladı.
Ve müdahale gecikmedi.
Mısır’da Arap baharı sadece 1 yıl sürdü.
Libya Kaddafi’yi mumla arar oldu.
Suriye ve Irak paramparça.
Yüzbinlerce masum insan katledildi.
Binlercesi de zindanlarda.
Arap baharı, İslam coğrafyasının içten içe yok oluşuna doğru giden bir kabusun ta kendisi oldu.
Suriye’de ki iç savaşın uluslararası rekabet boyutunun sahadan masaya doğru taşınma aşaması olan Cenevre görüşmeleri başlıyor.
Önce PYD çağrıldı.
Haklı olarak Türkiye tavır koydu.
Sonra vazgeçildi ( her an geçilmeye bilir).
Türkiye’de en üst düzeyde katılırız o zaman dedi.
Bu kez Rusya kabadayılandı, Türkiye bu görüşmelerde olamayacak dedi.
Ankara zerre ciddiye almadı.
Falandı filandı.
Bunların hepsi kuru gürültü, diplomasi cambazlığı.
Cenevre’de Suriye kurtarılmayacak.
Barış ve kardeşlik de gelmeyecek.
Sadece ganimet nasıl ve ne şekilde paylaşılacak onun kavgası yapılacak.
Kimsenin umurunda değil Suriye halkı ve geleceği.
Haritası yeniden çizilen Ortadoğu’da, kimin nerede ve nasıl dans edeceğinin mücadelesi bu.
Esed giderse yerine kimin geleceği, kalırsa kimin kuklası olacağının müzakeresi yapılan.
Suriye’nin paramparça oluşunun resmileşmesi töreni.
Başında Esed gidecek diyen ABD, bugün Rusya ile tarihinde daha önce hiç yaşanmamış bir birliktelik içinde.
Dünün haydut, düşman ülkesi İran bugün Cenevre görüşmelerinin başrol oyuncu.
Peki ya Türkiye.
Uzaklaştırılmaya, köşeye sıkıştırılmaya çalışılan ülke.
Peki bu kadar kolay mı?
Hayır.
Olmadığı için tüm bu başımızdaki felaketler.
İşin özü.
Sadece kocaman yalanlar üstüne kurulmuş bir zirve.
Kötü yazılmış trajikomik bir tiyatro oyunu.
Seyrettiğimiz, görebildiğimiz boyutuyla.
Göremediklerimizin arkasında, ustalıkla oynan satranç oyunları.
Soğukkanlı ve öldürücü hamleler.
Ve bu sofistike yamyamların arasında, kendi geleceğini kurtarmaya, oyun kurmaya çalışan Türkiye.
İşi çok zor bir Türkiye.
Yalanlar üstüne Cenevre’de