Meşhur hikâyedir bilirsiniz.
Sık sık köylüyü ‘sürüye kurt saldırdı’ diye kandırıp aklı sıra şaka yapan çoban, bir gün gerçekten sürüye kurt saldırdığında kimseyi inandıramamış.
Meral Akşener’in verdiği sözler de benzer bir mahiyete sahip.
Her ne hikmetse gerek Akşener’in ve gerekse tüzel kişilik olarak İYİ Parti’nin ‘CHP ile seçim ittifakı yapmayacağız.’ yönündeki beyanları, efkâr-ı umumiyede bir türlü beklenilen etkiyi husule getirmiyor.
Peki, bu fevkalade mühim imaj sorununda kabahat kimin?
Elbette ki bizzat partinin genel başkanı olan Meral Akşener’in…
Bu sorunun başka bir cevabı da olamaz zaten.
İnandırıcılıkla malul bu imaj sorununun arka planında her ne kadar Akşener’in masayı devirmesi ve sonrasında tekrar dönmesi varsa da problem çok daha derinlerde…
Evet, Akşener’in, yenilir yutulur gibi olmayan, ‘kumar masası, noter masası’ nitelemeleriyle masayı devirip gittikten çok kısa bir süre sonra süklüm püklüm tekrar dönmesi, bu kanaatin oluşmasında çok büyük bir etken; lakin bardağı taşıran bu son damla, Akşener’in siyasi geçmişindeki zikzakların bir neticesi...
Ülkücü geçmişe sahip olan Akşener’in siyasette DYP ile bir özne olduğu bilinen bir gerçek…
Nitekim bu partinin devr-i iktidarında içişleri bakanlığı yaptı ve sonrasında ise Çiller’i terk eden ilk siyasilerden birisi oldu.
Devir değişti ve Akşener, AK Parti’nin kurucuları arasında arz-ı endam etti.
Burada da fazla durmadı ve iddialara göre kulağına fısıldanan ‘AK Parti’ye geçit vermeyecekler!’ dedikodusu üzerine ortada henüz hiçbir şey yokken istifa etti.
AK Parti’den istifa eder etmez vakit geçirmeden MHP’ye katıldı ve bu partiden milletvekili ve Meclis Başkan Vekili oldu.
2015 yılında milletvekili adayı yapılmadı ve seçimin akabinde kurultay talebinde bulunarak genel başkanlığa aday olacağını deklare etti.
MHP tarihindeki en netameli sürecin baş aktörüydü artık.
Bir ‘oldubitti’ye getirilen kongre tarihi MHP Genel Merkezi’nce tanınmadı ve Akşener partiden ihraç edildi.
15 Temmuz darbe sürecine denk gelen bu tuhaf hadiseler zinciri, darbe teşebbüsünün püskürtülmesi ve mahkemelerin FETÖ’cülerden arındırılması vesilesiyle ihracın iptali davası reddedildi ve Akşener kesin olarak MHP’den uzaklaştırıldı.
Sonrasında malum İYİ Parti dönemi başladı.
Milliyetçilik iddiasındaki bu partinin, en büyük müttefiki bir anda CHP oluvermişti.
Üstelik CHP’nin HDP ile açık iş birliği herkesçe bilindiği hâlde bu olgu görmezden gelinerek ısrarla CHP ile birlikte hareket ediliyordu.
“Beş benzemez” ittifakı 2018 seçimlerinde ete kemiğe bürünmüştü artık.
Buna rağmen Erdoğan’ın yeniden seçilmesinin önüne geçemediler lakin bir yıl sonraki yerel seçimlerde; CHP, İYİ Parti, HDP ve SP ittifakı başta İstanbul ve Ankara belediyeleri olmak üzere birçok başkanlık kazandı.
İşin ilginç yanı kazanılan hiçbir belediyede İYİ Parti yoktu.
Yani CHP dışındaki bütün partiler bu partinin stepnesi vazifesi görmüştü.
Bu tuhaf birlikteliğin yegâne argümanı ise, ‘Erdoğan gitsin, isterse memleket batsın!’ şeklindeki hastalıklı yaklaşım idi.
2023’e de bu hastalıklı yaklaşım damgasını vurdu ve sonrasında hepimizin bildiği o meşhur masa hadisesi cereyan etti.
İşte tüm bu olup biten, şüphesiz ki Akşener’in güvenilmez bir siyasi figür olmasını netice veren gelişmelerdi ve Akşener’in ‘tek başına seçime girme’ kararı bu nedenle kuşkuyla karşılanmaktadır.
Meral Hanım bu kez gerçekten doğruyu söylüyor olabilir elbette ama içinde bendenizin de bulunduğu hatırı sayılır bir kitle bu öznenin bir son dakika oldubittisiyle tekrar CHP’nin emrine amade bir pozisyon alabileceğinden ciddi şekilde kuşku duymaktadır.
Bu şüphenin sebebi ise çok açık zira İYİ Parti başından beri bir ‘proje’ partisiydi ve bu projeyi tatbik eden güçlerden bağımsız hareket etmesi, doğrusunu isterseniz, çok da mümkün görünmemektedir.
Umarım hep birlikte yanılırız…