Filistinli direniş gruplarının geçen yıl 7 Ekim sabahı “Aksa Tufanı Operasyonu” adıyla gerçekleştirdikleri eylemin mimarı Yahya es-Sinvar şehit oldu.
İşgal güçleri tarafından medyaya servis edilen görüntüler Hamas liderinin sanıldığı gibi tünellerde ve İsrailli esirlerin arasında saklanmadığını, bilakis mücahitlerle birlikte elinde silahıyla işgalcilere karşı savaştığını gösterdi.
Yahya es-Sinvar’ın bir grup mücahitle birlikte çarşambayı perşembeye bağlayan gece Refah kentinin Tel es-Sultan bölgesinde işgal güçleriyle çatışmaya girdiği, bulundukları binanın işgal ordusu tarafından bombalandığı, İsrail askerlerinin sabah bölgede arama yaparlarken Hamas liderinin cesedini buldukları söyleniyor.
İşgal güçleri tarafından enkazdan çıkarılarak İsrail’e götürülen cesede parmak izi ve DNA testi yapıldıktan sonra cesedin Yahya es-Sinvar’a ait olduğunun kesinleştiği, işgalcilerin elinde uzun yıllar esir tuttukları Hamas liderine ait parmak izi ve DNA bilgileri olduğu için kimlik tespitinde zorluk çekilmediği ifade ediliyor.
Gelişmelerden anlaşıldığına göre, Yahya es-Sinvar ve beraberindekilerle çatışmaya giren İsrail askerleri karşılarındakinin işgalcilere tarihlerindeki en ağır darbeyi vuran kişi olduğundan habersizlermiş.
Fotoğraflar da muhtemelen büyük şaşkınlık yaşayan o askerler tarafından medyaya sızdırıldı.
Öldürdükleri kişinin Yahya es-Sinvar olduğunu öğrenince İsrail askerlerinin şaşırmaları gayet doğal.
62 yaşındaki Hamas liderinin çatışmalara bizzat katılacağı, kendi liderlerinin en ufak bir tehlike anında sığınaklara koştuklarını gören işgalci askerlerin akıllarına dahi gelmemiştir.
O fotoğraflar yayınlanmasa belki şu an Hamas liderinin şehadetiyle ilgili asılsız bir hikâye dinliyor olacaktık.
İsrail istihbaratını başarılı göstermek ve Yahya es-Sinvar’ın kahramanlığını gizlemek için Hamas liderinin işgal güçleriyle savaşırken şehit olduğu değil, tünelde saklanırken İsrail istihbaratı tarafından yerinin tespit edildiği ve operasyonla öldürüldüğü anlatılacaktı.
“Korona salgını, trafik kazası ve benzeri bir sebeple ölmektense düşman tarafından şehit edilmeyi tercih ederim” diyen Yahya es-Sinvar oldukça karizmatik bir liderdi.
Halid Meşal’in damadı siyaset bilimci Filistinli akademisyen Tarık Hammud, Yahya es-Sinvar’ın kişiliğini anlatırken onun “âdeta zamanla yarıştığını”, “tüm aşamaları yakıp bir an önce sonuca ulaşmak istediğini” söyler.
Esir takasıyla İsrail zindanlarından çıktıktan sonra ilk işinin arkadaşlarına “Filistin’i şimdiye kadar niye işgalden kurtarmadınız?” diye sitem etmek olduğunu aktarır.
Yahya es-Sinvar’ın şehadetinin Hamas’ı ve Gazze Şeridi’ndeki savaşı etkilemeyeceği yönündeki yorumlar gerçekle ilişkisi olmayan hamasi söylemlerdir.
Bir liderin ölmesinin ya da şehit olmasının ardından yerine bir başkasının seçildiği doğru.
Fakat bu değişimlerin hareket üzerinde etkilerinin olduğu inkâr edilemez bir gerçek.
Gazze Şeridi’nde teknoloji ve silah üstünlüğüne sahip işgal güçleriyle bir yıldır kahramanca savaşan Filistinli direnişçiler -ne yazık ki- zor durumdalar.
Yahya es-Sinvar’a ulaşılamaması ve şehadetinden saatler sonra cesedinin İsrail askerleri tarafından bulunması direnişçiler arasında yaşanan iletişim güçlüğüne işaret ediyor.