Ya âşık olacaksın ya da muhtaç!

Abone Ol

Yiyecek içecek sektöründe faaliyet yürütüyorsanız, gıda ve beslenmeden bahsediyorsanız, sorumluluklarınız artacak demektir. Böyle bir sektörde var olmak istiyorsanız marka olmanın başka anlamlar taşıdığını da unutmamalısınız.

Süreç, ‘çocuklarına yedirmediğini misafirine/müşterine asla yedirme’ kuralıyla başlıyor…

İnsanları doyuruyorsunuz, helal beslenmelerini sağlıyorsunuz, dünyanın en büyük sosyal sorumluluk faaliyetine imza atıyorsunuz.

Yiyecek içecek sektöründe müşteri memnuniyetini kazanmak, kaliteli ürün yapmak, markalaşma sürecini tamamlamak, başarıyı yakalamak hangi şartlarda mümkün olabilir? Bu konulara bir göz atalım.

Bu sektörün örnek ve başarılı isimleri neyi, nasıl yapmış; nelerden kaçınmış, nelere dikkat etmiş, olmazsa olmazlar nelermiş? Bu uygulamalara göz atmakta, nasihatlere kulak vermekte fayda var.

Yatırım, işletme, üretim, sunum vb. alanlarda kalıcı örnekler sergileyen Nadir Güllü’ye göre, 10S+1G kuralı bu sektörün anayasası gibi değerlendirilmeli. Nedir bu kurallar?

Mesleğinize saygı duymuyorsanız o işi yapmayın, mesleğinizi sevin; sevgiyle yoğrulmayan hamurdan iyi baklava olmaz. Yemediğinizi yedirmemek gibi bir sorumluluğun sahibi olacaksınız; eşinize, işinize, aşınıza sadakat sahibi olacaksınız, kimsenin yaptığı işte gözünüz olmayacak ve samimi olacaksınız. İşte süreklilik olacak; işi sürekli güzel yaparsanız marka olursunuz. Sebat etmeyi, savaşmayı, sabretmeyi ve sahiplenmeyi bileceksiniz. Bir de gülümsemeyi kimseden esirgemeyeceksiniz; gülümsemenin sermayesi olmaz.

Eğer yeme içme sektöründe başarılı olmak istiyorsanız “aşk” derecesinde işinizi severek yapacaksınız. Nadir Güllü’nün, “Başarı isteyen işinin ya âşığı olacak ya da muhtacı olacak!” tespiti tam burada devreye giriyor.

Sonra?...

Tabii ki kalite olacak. Kaliteli ürün yapmadan başarıya ulaşamazsınız! Bunu da çıkar gözeterek değil, insani bir yaklaşımla yapmalısınız. Yani, kaliteli iş yapmak kazancınızın karşılığı değil, karakterinizin yansıması olmalıdır.

Gelelim şube açılışlarına. Yeni şubeler açmak her işletmenin/patronun en büyük hayalidir. Pazar payını büyütmek, yeni müşterilere ulaşmak, ciro rekorları kırmak… Hepsi güzel hayaller ancak başarabilenlere!..

Bu konu öyle rastgele ele alınacak basitlikte değil; lezzetinizi muhafaza edeceksiniz, kurumsal yönetim anlayışınız olacak, müşteri sadakatinizde sarsıntı yaşanmayacak, üretim hassasiyeti ve ürün kalitesi gibi konularda taviz vermeyeceksiniz.

Eğer ki merhum Hacı Mustafa Güllü’nün ‘kazan büyürse lezzet küçülür’ prensibi unutulur, kuru hayallerin peşine düşülürse sıkıntı kaçınılmaz olur.

Günümüzün en fazla talep gören ancak en sıkıntılı yatırım alanı yeni şube denemeleridir.

İster franchising modeli deyin ister zincir, isterse şube... Ayakları yere sağlam basmadan yapılan her hamle karşılıksızdır, tehlikelidir, mevcut başarınızı da alıp götürme riski taşır.

Franchising yoluyla büyümeye çalışan firmalar aynı kaliteyi ve lezzet standardını tutturamadıkları için bir anda tabela indirme süreci başlıyor. Mekânlar birer ikişer kapanıyor.

İstihdam maliyetleri, kira giderleri, ham madde tutarları, vergiler… Yani maliyetler fazla. Rekabet şartları her geçen gün zorlaşıyor. Markalaşma sürecinde kurumsal altyapı ve finansal yeterlilik ayrı bir öneme sahip. Bu süreci başlatırken uzun bir yolculuğu göze almalısınız.

Yeme içme sektörünün temelleri muhasebe ile atılmalı. Başarının yolu muhasebeden geçiyor dersek yanılmış olmayız. Gelir gider dengesini kurmadan yola çıkan işletme, yolun yarısına gelmeden nefes darlığı yaşamaya başlıyor.

Eee… Suni teneffüsle de bir yere kadar!

Şubeleşme konusunda dikkatli olunmalı. “Taş yerinde ağırdır” diyerek tek şube ile adres marka olmayı deneyebilir, “kontrolsüz güç güç değildir” uyarısıyla ölçülü büyümeyi tercih edebilirsiniz.

İnsanlar lezzetini alamadığı yemeğe devam etmezler, rahat olmadıkları mekânlara da tekrar gitmezler. Eğer yeme içme hizmeti veriyorsanız her faaliyetiniz dengeli olacak; kaliteniz, lezzetiniz, temizliğiniz, mekân ferahlığınız… Hepsi birbirini tamamlar özellikler taşımalı ki başarı yolculuğunuz kesintiye uğramasın.

Geleneksel Türk lezzeti kavramı, sözlükteki karşılığının ötesine geçmeli, başarılı mekânlarda karşılık bulmalı!

Kaliteli hizmeti lezzetli ürünle bir araya getirir; bunu da Türk misafirperverliği potasında harmanlarsanız markalaşma sürecini taçlandırmış olursunuz!