“Washington’lı dostun olacağına kendine git bir köpek al yeter…”

Abone Ol

Başrollerinde, Kevin Spacey’in oynadığı ‘Casino Jack’, Amerikalı bir Yahudi lobicinin beyazperdeye uyarlanmış gerçek hayat hikâyesinin anlatıldığı bir filmdir…

Amerika siyasetinin, lobiler eliyle yalan, sahtekarlık ve dolandırıcılık üzerinden nasıl inşa edildiğinin tekniklerini satır aralarında anlatır…

Türk, Amerikan ilişki tarihine baktığımda, bende uyanan ilk intiba şudur; Tıpkı patlayan bir flaş ile bir yıldızın ziyası arasındaki ilişki gibidir.

Daha da genelleyerek, bizim batı ile ilişki tarihimizde böyledir diyebiliriz.

Çok değil, bir yüzyıl öncesi yeryüzünde, herkesin yönünü tayin etmesi için referans aldığı Osmanlı, gök kubbenin en parlak sabit yıldızı olan Kutup Yıldızı gibiydi…

Önüne konulan parlak bir uydu ile yön tayin ettiren ziyası geriye çekildi…

Flaşlar patladığında, basiretiniz kapanır, ancak flaş ışığında resmedileni görebilirsiniz. Asli olan ile izafi olan arasındaki fark böyle tezahür eder…

Dünyanın batısında, Avrupanın çapulcu ve barbarları, Amerika kıtasına hücüm edip yağmalayarak, kolonilerle işgal ettikleri tarihten başlayarak, 13 İngiliz kolonisinden “The United States of America” (USA) çıkardıkları süreç, aynı zamanda doğuda, gündüzün geceye döndüğü süreçtir…

1811 tarihinde ‘İzmir Ticaret Evi’ kuruluncaya kadar yandan çarklı yürüyen Osmanlı, USA ile ilişkileri, farklı bir boyut kazandı.

Seyr-i Sefain ve Ticaret Antlaşmaları ile birlikte başlayan süreçde, artan siyasi ekonomik kültürel ilişkilerle Amerikan misyonerliği hızla yayıldı.

1874’ de imzalanan Suçluların İadesi ve Tabiiyet Anlaşması gibi anlaşmalarla Osmanlı’nın iyi niyetini kullanan Amerika, ilişkilerin zeminini suistimal üzere inşa etti…

Küresel sermayenin merkez organizasyon gücüne kavuştuktan sonra Amerikan dış politikası, zahiren çok farklı diplomatik yüzleri olsa da temel mantığı olan bu suistimaldir…

Amerikanın yönetim erkini teşkil ettiren, küresel sermayenin (Modern Firavun) iki kanadı olan, silah sektöründen kazananlar ile paradan para kazananların ve bunlara bağlı lobilerin kendi içindeki mücadelesi nedeniyle İslam coğrafyasını terör ve anarşi bataklığına çevirdiler. Kurdukları terör örgütlerinin çatışmasından elde edilen kazanç bunları asla kesmez. İran-Suudi, Rusya-Türkiye, Türkiye-İran gibi ülkeler arasında çıkaracakları uzun süreli bir savaş hayalinin kabarttığı iştahlarının tatmin edilmeden rahat durmaları sözkonusu değil.

Elbette devletimizin aklı, bütün oynanan oyunların ve arka plan ilişkilerin farkındadır.

Her şeyden daha önemlisi kendi devlet erk ve aklımızın dış müdahelelere fırsat vermeyecek şekilde hızla “MİLLİ” leştirilmesi olmalıdır.

Ve Reis’in sağlığını, morelini ve güvenliğini son derece yüksek korumada tutarak, devlet hizmetini kolaylaştırmak gerekir.

Kevin Spacey, Yahudi lobici Jack Abramoff’u canlandırdığı filmin sonunda, kendisini satan ortağına “Washington’lı dostun olacağına kendine git bir köpek al yeter…” diyordu…

Sayın Genelkurmay Başkanı Akar, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın ve MİT Müsteşarı Fidan’ın Amerika ziyareti, arzu edilen amaca matuf gerçekleştiğine göre Reis’in yerinde olsam Trump ile görüşmeye gitmezdim. Davet edin kendisi gelirse gelsin vesselam…