Waldo ile Henry arasında sıkışıp kalan ‘İslamcı’lar…

Abone Ol

Referandum sonrasında, ortaya çıkan sonuç üzerinden yoğun spekülasyonların yapıldığı şu yaşadığımız süreçte, solcu bir arkadaşım aradı. Türk solu ve muhalefet üzerine yazdığım yazılardan etkilendiğini söyleyerek uzun uzun konuştuk…

‘İslamcı’ medya üzerinden gündemi izlemekten edindiği intibasının, onun deyimiyle, ‘Yalnız Adam’a karşı, Sayın Abdullah Gül ve Sayın Ahmet Davutoğlu’nun isimleri etrafında bir muhalefetin oluşuyor olduğunu söyleyerek ısrarla fikrimi sordu…

Ona Sezai Karakoç abinin, ‘Köşe Şiiri’nden, ‘Sen gelirayak kuklalara insan gibi konuşmasını öğretme’ dizesini okudum.

Bir şey anlamadığını söyleyince şiirin tamamını okumasını tavsiye ettim.

Fikrimi ısrarla sormaya devam edince; Azizim dedim, farz edelim ki, denildiği gibi parti içi bir muhalefet var. Sen söz konusu iki ismin kendilerini seçmen nezdinde, Sayın Abdullatif Şener konumuna düşürecek kadar siyasi tecrübeden yoksun olduklarını mı zannediyorsun? Durdu ve meseleye hiç bu noktadan bakmadığını itiraf etti…

Ona Waldo ve Henry arasında, “-Henry, neden buradasın?”

“- Waldo, sen neden burada değilsin?” şeklinde geçen münasebeti anlattım…

Anladım peki bu ‘İslamcı’ yazar takımındaki kafa karışıklığı nereden kaynaklanmakta dedi.

Birbirine muhalifmiş gibi gündeme getirilen isimlerin, hangisinin Henry, hangisinin Waldo olduğu konusunda yanlış konumlandırmanın doğurduğu doğal bir kafa karışıklığıdır dedim…

Ben bu diyalektikten bir şey anlamış değilim, anlaşılan o ki, kafası karışık olan, yalnızca CHP ve biz solcular değilmiş dedi ve gülüşüp ayrıldık…

Kendisinin kim olduğunu unutmuş ve kim olacağı konusunda kararsız araftaki ‘İslamcı’ların, kafa karışıklığını birazda, AK Parti iktidarı süresi içinde, özellikle medya da peydahlanan yeni yetme takımının, histerik ve egosantrik taraftarlığının beslediği aşikârdır.

Reel politika içinde sıtmaya yakalanmış sivrisinek gibi vızıldayarak bir ‘muhalefet’ civcivi çıkarmak için kimi isimlere folluk arayanların anlamadığı gerçek şudur; AK Parti ve AK Parti’yi kuran yol arkadaşlarını anlamlı kılan, ‘Sakın kader deme, Kaderin üstünde bir Kader vardır’ inancının kaynakçalık ettiği bir medeniyeti, ‘dava’ edinmiş olmalarıdır.

Bu ‘Dava’ elbisesini çıkaranlar kim olursa olsun çok kısa bir süre içinde anlamsızlaşır. Örnek arayanlara Sayın Abdullatif Şener örnek olarak yeter. Hele ki 15 Temmuz Diriliş sonrasında hiçleşir vesselam…