Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, NATO Zirvesi’ne katılmak için gittiği Madrid’den Türkiye’ye büyük bir diplomatik zaferle döndü.
PKK’nın yanı sıra PYD, YPG ve FETÖ’nün de terör örgütleri olduğu NATO gözetiminde tescillendi.
İsveç ve Finlandiya’dan teröre destek olmayacaklarına dair yazılı taahhüt alındı.
“Hiçbir pazarlık yapmadan iki ülkenin NATO’ya katılmasına onay verelim” ve “ABD’nin arzusu doğrultusunda biz de derhal Rusya’ya ambargo uygulayalım” diyen, hükümetin her başarısını karalamaya yeminli muhalefetin elde edilen kazanımı küçümsemesine ve taviz verilmiş gibi göstermeye çalışmasına aldırmamalı.
Avrupa basını Ankara’nın istediğini aldığında hemfikirken ve PKK destekçisi Kürt asıllı İsveçli milletvekili Emineh Kakabave İsveç hükümetinin Türkiye’ye teslim olduğunu söylerken tam tersini iddia etmek gerçekçi değil.
Türkiye’nin pazarlık kabiliyetinin hem Kandil’de hem de Pensilvanya’da paniğe yol açtığından kimsenin şüphesi olmasın.
Terörle mücadelede Ankara’nın eli hiç şüphesiz daha da güçlendi.
Şimdi Türkiye verilen sözlerin ne kadar samimi olduğunu sınayacak, uygulamada somut adımlar atılıp atılmadığını takip edecek ve gerekirse Madrid’de imzalanan üçlü mutabakat zaptını muhataplarının önüne koyacak.
Ayrıca şu an her ne kadar İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine yeşil ışık yaksak da ipler hâlâ bizim elimizde ve terörle mücadele konusundaki taahhütler yerine getirilmezse üyelik sürecinde Ankara veto hakkını yeniden kullanacak.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Finlandiya’dan 6 PKK’lı ve 6 FETÖ’cünün, İsveç’ten de 11 PKK’lı ve 10 FETÖ’cünün istendiğini ve mutabakattan sonra iadeleri hususunun her iki ülkeye de yeniden hatırlatılacağını açıkladı.
Terörle mücadele konusunda Türkiye’ye verilen sözler en önemli sınavını Suriye’nin kuzeyinde düzenlenmesi beklenen yeni askeri harekat sırasında verecek.
Herkesin tavrını ve kimin sözünde samimi olduğunu o zaman göreceğiz.
Bugüne kadar “PKK’yı terör örgütü kabul ediyoruz ama YPG farklı” yalanına sarılıyorlardı.
YPG’nin terör örgütünün bir kolu olduğu tescil edildikten sonra şimdi de “Biz Suriye’de YPG’yi değil SDG’yi destekliyoruz” diyebilirler.
Hiç önemi yok.
Türkiye de onlara “Merak etmeyin, biz de zaten SDG’yi değil PKK/YPG’yi vuruyoruz” der, işine bakar.
Suriye’nin kuzeyindeki terör yuvalarını dağıtmak için düzenlenecek harekat Tahran için de sınav olacak.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan geçenlerde Ankara’daydı.
Türkiye’nin güvenliğini İran’ın güvenliği olarak gördüklerini belirterek, Ankara’nın Suriye’deki güvenlik kaygılarının bir an evvel ve kalıcı bir şekilde giderilmesi gerektiğini söyledi.
Daha önce Türkiye’nin Suriye topraklarında yeni bir harekat gerçekleştirmesine karşı çıkan Tahran’ın tavrının aralarında İranlıların da bulunduğu suikast timi üyelerinin İstanbul’da gözaltına alınmasının ardından değiştiği görülüyor.
Madrid’de imzalanan mutabakat zaptıyla verilen sözlerden ve Abdullahiyan’ın açıklamalarından sonra her an başlayabilecek harekatın daha da kolaylaştığını söylemek yanlış olmaz.
İran Dışişleri Bakanı’nın Ankara’daki açıklamalarının ve Türkiye’nin güvenlik kaygılarıyla ilgili sözlerinin ne kadar samimi olduğunu yakında öğreneceğiz.