Birkaç gün önce gece yarısı gündeme düşen bir son dakika haberinde Suudi Arabistan’ın Kızıldeniz sahilinde 50 adayı kapsayacak devasa bir turizm bölgesi oluşturmayı planladığı bildiriliyordu.
Veliaht Prens Muhammed Bin Selman anlaşılan gece yarısı haberleriyle sürpriz yapmayı seviyor.
Suudi Arabistan liderliğinde “İslam Ordusu” kurulduğu haberi de yine bir gece yarısı flaş haberle duyurulmuştu.
Fakat İslam Ordusu ve Vizyon 2030 gibi ilan edilirken herkesi kendisine hayran bırakması ve Prens Muhammed’in ne kadar harikulade bir insan olduğu kanaati oluşturması hedeflenen projeler kısa süre sonra büyük bir hayal kırıklığına dönüşüyor ve kocaman bir balondan ibaret olduğu ortaya çıkıyor.
Projenin gece yarısı son dakika haberiyle açıklanması sizi yanıltmasın.
Suudi Arabistan Haber Ajansı’na göre inşaata ilk kazma iki yıl sonra 2019’un ikinci yarısında vurulacak.
“Kızıl Deniz Projesi” adı verilen turizm projesinin üç yıl içinde tamamlanacağı söyleniyor.
Proje, Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın başkanlığını yaptığı Kamu Yatırım Fonu tarafından finanse edilecek.
Kızıldeniz kıyısındaki El Wajh ve Umluj kentleri arasında havaalanı, dalış noktaları, lüks oteller ve doğal hayatı koruma alanı gibi turistik tesisler inşa edilecek.
Fakat en önemlisi söz konusu bölge “yarı özerk” olacak.
Yani ülkenin diğer bölgelerinde geçerli olan kurallar o bölgede geçerli olmayacak.
Adaları ziyaret etmek isteyen turistlerin Suudi Arabistan vizesi alması gerekmeyecek.
Herkes dilediği kıyafeti giyebilecek, otellerde ve lokantalarda içki satışı yapılacak.
Çünkü projenin bölgeye dünyanın her yanından turist çekmesi hedefleniyor.
İngiliz The Telegraph gazetesinin haberine göre Kızıldeniz sahillerinde inşa edilecek turizm bölgesinde kadınlar bikiniyle dolaşabilecek.
Suudi Arabistan toplumu bunu kabul edecek mi?
Veliaht Prens Muhammed Bin Selman, ciddi anlamda bir tepkiyle karşılaşmayacağından emin.
Çünkü yönetimin her kararını ölesiye savunan ve Suudi hanedanı bugün “İslam’dan bıktık, artık Hıristiyanlığa geçeceğiz” dese, “Gayet isabetli bir karar verdiniz diyecek” birçok insan var.
Geri kalanlar ise korkusundan sesini çıkaramaz.
İtiraz eden olursa da hapsedilir.
Hikâyeye göre kralın biri hizmetçisine bir gün “Canım patlıcan yemek istiyor” der.
Hizmetçi, “Patlıcan yiyeceklerin efendisidir” diye söze başlayarak patlıcanı övmeye başlar.
Sözlerini bitirince kral, “Fakat geçenlerde patlıcan yediğimde rahatsızlandım” der.
Hizmetçi bu kez “Allah patlıcana lanet etsin” diyerek patlıcanı uzun uzun kötüler.
Kral şaşkınlık içinde, “Birkaç dakika içinde bir şeyi hem övüp hem de yerin dibine nasıl geçirebilirsin?” deyince hizmetçi şu cevabı verir:
“Efendim, ben patlıcanın değil sizin hizmetçinizim. Siz evet derseniz evet, hayır derseniz hayır derim.”
Veliaht Prens Muhammed Bin Selman’ın asıl çılgın projesi, Abu Dhabi’nin de desteğiyle Suudi Arabistan’ı Birleşik Arap Emirlikleri’ne dönüştürmek.
Hanedan yanlısı din adamları laikliğin kötü bir şey olmadığını çoktan anlatmaya başladılar bile.
BAE Washington Büyükelçisi Yusuf El Uteybe, geçenlerde Amerikan PBS televizyonuna verdiği röportajda BAE, Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır ve Bahreyn’in on yıl sonra Ortadoğu’da “istikrarlı ve kalkınmış laik yönetimler” görmek istediğini söylemişti.
El Uteybe’nin bu sözleri dil sürçmesi ya da haddini aşan bir açıklama değil.
Tepkisini içine atıp susmayı tercih eden büyük çoğunluğun korku duvarını yıkamaması halinde on yıl içinde uygulanması planlanan kapsamlı bir toplum mühendisliği projesine işaret ediyor…