Geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun İran’ı mezhepçilikle eleştirdiği sözlerine sert tepki gösteren İran Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Behram Kasımi, Çavuşoğlu’nun sözlerini yapıcılıktan uzak olarak tanımlıyordu.
Kasımi açıklamasında; “İran, bölgesel politikaları her ülkenin ve komşularının istikrarını korumak için politika yapar ve yapacaktır” diyordu. Hatta dünyadaki pek çok ülkenin İran’ın politikalarını izlediğini ve bu tavrını desteklediğini de sözlerine ekleyiveriyordu.
Oysa Mevlüt Çavuşoğlu ifadesinde İran’la ilgili ciddi bir ideolojik geçmişe parmak basıyor İran’ın bazı eylemlerinin bölgedeki istikrarın altını kazıdığını kaydederek “İran, Suriye ve Irak’ı Şii yapmak istiyor” diyordu.
İmam Hümeyni tabiri caizse Türkiye’nin önüne taş koymak için Bosna’ya gönderdiği askerlerine iki şeyi tembihlediği bizzat yaşamışlarından hatırat kitaplarında yer alır. Bunlardan birincisi kimseyi Şii yapmaya uğraşmayacaksınız; diğeri ise muta nikâhı yapmayacaksınız. İkincisini zahiren takip etmek pek mümkün olmaz ama aleni Şii propagandasıyla tutunacak dal arayan mücahitleri kendi saflarına çekmek için Yahudi yaygaracılığı ile otuz liralarının yirmi beşini reklama harcadıkları anlatılır.
İran idaresinde eylem ile söylem hep birbirinden ayrı düşmüşler. Tarihten okuduğumuz kaynakların hiçbirisinde mustazaflar için bir gün bile kıllarını kıpırdatan vahdet tavrı ile karşılaşmadık. Çok isterdik okuyabilmeyi ümmet birlikteliği için gösterdikleri samimi gayretlerini, çabalarını, mücadelelerini ama yok. Olmamış, olamamış.
İran örneğin Filistin davasına sahip çıkar. Ama bu davanın sahibi olmak için sahip çıkar. Yani ondan başkası artık ‘Biz de bu derdi dertleniyoruz’ demeye cüret etmemelidir. İlaveten Kasımi’nin açıklamalarında bahsettiği bölge istikrarının tek hamisi ve koruyucusu olarak İran’ı görüyor olmaları da yine bu tezi destekleyen ayrı bir göstergedir. Ya da bölge istikrarının korunması için yüzbinlerce mustazaf Suriyeli vatandaşın ölümüne sebep olmuştur diyebiliriz. Komşularının istikrarını korumak için politika yapar -eğer komşusunu Şii yapmak gibi bir hedefi varsa- politikalarına aykırı duranları da öldürmekte bir beis görmez. Çavuşoğlu’nun ifade ettiği olgu da tam olarak bu politikanın bir yansımasıdır.
Bu ve benzeri örnekleri önüne seren birisinin okuyacağı hikaye İran’ın çok çok derin stratejik çıkarlarının koruma ve kollama iştiyakının hikayesidir.
İran’da 1979 Devrimi ile tüm İslam dünyasında sempatik sevinç gösterilerine sahne olmuştu. Lakin vahdet için beklenilen politika kendisini Şii görünümlü Fars milliyetçiliği politikalarına bırakıverdi. O gün bu gündür sönen ümitlerin üstüne tuz biber ektiği gibi tarihin en kadim ırkçı devlet olma özelliğini de pekiştirmiştir.
“Ayinesi iştir kişinin lafa bakılmaz” darb-ı meseli tam da İran devlet yönetim anlayışını ifade ediyor. Konuştuğunun onda birini yapsaydı ‘İslam Birliği’nin icraatlarını konuşuyor olurduk. ‘İslam Birliği’nin tesisini değil…