1946 seçimlerinden sonra, uzak ara en şaibeli seçim geçen hafta yapıldı. Bu duruma çok güçlü bir itiraz geleceği yerde, yapılan şey analiz adı altında kafaların tamamen kuma gömülmesi oldu. Ve hakikat elbirliğiyle linç edildi.
Görebildiğim kadarıyla, sadece Star’dan İkram Bağcı ve Nuh Albayrak seçimlerin şaibeli olabileceği yönünde görüş serdettiler. Geri kalan neredeyse herkes sanki çok normal bir seçim yaşanmış gibi analiz kastılar. Bu analizlerin çoğu metodolojik açıdan epey sorunluydu. Bunlara analizden çok, “konuyla ilgili akla ilk gelenlerden müteşekkil bir cümleler topluluğu” demek çok daha doğru olur. Bu sözüm ona analizler neden SADECE Kürtlerin AK Parti’den yüz çevirmiş olduğuna yönelik en ufak bir cevap bile veremediler. Hatta bazı analizcilerin “halk şu mesajı verdi” yollu sözlerini de gülümseyerek karşıladık. Acınası halimize gülümsedik.
Seçimlerin şaibeli olduğu yönünde çok güçlü bir kanaatin hâsıl olduğu bu seçimde medyanın bu genel ilgisizliği ve sinikliği gerçekten ihtiyacımız olan son şey. Medyadan hiç ses çıkmazken AK Parti’nin “seçimler şaibeli” diye ortaya çıkmasını bekleyemezsiniz. Bu durumda şer ittifakının neler diyeceğini tahmin edebilirsiniz. Bu görev halkın da değil. Bu görev açık bir şekilde kafasını kuma gömen medyanın…
Aydınların, entelektüellerin, akademisyenlerin görevi en temelde hakikatin sözcülüğünü yapmaktır. Halkı daha doğruya yönlendirmektir. Bu ideal durumun dünyada ne derece geçerli olduğu epey tartışılır. Fakat Türkiye’de durumun özellikle içler acısı olduğunu söylemek zorundayım. Bu sadece bu seçimle birlikte gördüğümüz bir gerçek değil. 1909 darbesiyle birlikte bu toprakların kimyası epey bozuldu ve o meş’um parantez açıldı. 1980 darbesi de günümüzdeki bu acınası ilmi durumun ortaya çıkmasında epey söz sahibi oldu. Sonuçta da düşünüyormuş gibi yapan ama asla ve kat’a düşünmeyen, analiz adı altında hakikatin inanılmaz ölçüde uzağına düşen cümleler kuran, asıl derdi KENDİSİ İÇİN en sorunsuz ve konforlu cümleleri kurmak olan sözüm ona aydınların, entelektüellerin, akademisyenlerin mevkileri işgal ettiği bir düzen çıktı ortaya.
Ve tam da işte bu düzen en başta seçimlerde bu kadar açık bir şekilde hile yapılabilmesinin nedenidir. Ve seçimlerin şaibeli olduğu bu kadar net bir şekilde ortada iken de medyada asla çıkması gerektiği kadar sesin çıkmaması da yine bu düzen yüzündendir.
AK Parti’nin düzeltmesi gereken birçok sorunu var. Fakat bu seçimlerden öğrendiğimiz şey bu değil. Bu seçimler bize insan kaynağımızın ve medyamızın ihtiyaçlarımızı karşılamaktan ve hakikatin sözcülüğünü yapmaktan ne kadar uzak olduğunu bir kez daha tüm çıplaklığıyla gösterdi. Bu açıdan en başta kendisine çeki düzen vermesi gerekenler; aydınlar, entelektüeller, akademisyenlerdir. Siyasetçileri besleyecek olanlar da zaten en başta bunlardır.
Siyasetten çok daha evvel insan kaynağımızda ve medyamızda zihnî ve ilmî bir dönüşümün yaşanması gerekiyor. Bunu çok net bir şekilde söylüyorum. Zaten bu da yine açık bir şekilde ortada değil mi? Neredeyse herkes zaten bunları konuşmuyor mu? Bize hakikati linç eden bir düzen değil; hakikatin savunuculuğunu yapacak birikime, akla, ferasete ve cesarete sahip bir düzen ve medya gerekiyor.