Ve dahi din ve millet birdir!

Abone Ol

Mızraklı İlmihal’den;

“Resulullah Hazretleri’nin(sas) Allah Azimüşşan’dan itikada müteallik getirdiği şeylere din ve millet derler

Osmanlı Millet Sistemi de bu temel üzerine bina edilmiştir.

İlber Ortaylı’nın bu meseleyi ele aldığı aslı Fransızca yayınlanan ve Millet-i İbrahim veyahut Türk Milleti ifadelerinin esasen neye tekabül ettiğini ortaya koyan makalesinin Türkiye Günlüğü Dergisindeki Türkçe çevirisinden yaptığım iktibasları dikkatlerinize sunuyorum;

Osmanlı Devletindeki millet sistemi ve kişinin dini bir cemaate mensubiyeti, modern bir dünyadaki azınlıkların statü ve halet-i ruhiyelerinden hem öznel hem de nesnel açıdan farklıdır.

Millet sistemi etnik veya ortak dil ile birbirine bağlı gruba değil, dini ve mezhebi bir topluluğa üyeliğe dayanırdı.

Millet kavramı dini bir topluluğa üyeliği yansıtır. Kavramın ‘millet (Notion) anlamında bugünkü kullanımı, doğulu uluslara, özellikle 19. yüzyılda, Osmanlılar tarafından tanıştırıldı.

Kişi içine doğduğu manevi, mali ve idari yetkisine tabi olduğu ilgili cemaatin, dini kompartımanın yani ‘millet’in içinde yaşardı.

Kişi cemaatini, sadece İslam’a geçmesi halinde değiştirebilirdi. İslam devleti gayrimüslimlerin İslamiyet’ten başka bir dine geçmelerine izin vermezdi.….

Zamanla bütün dinlerden bir grup genç insan, diğer bütün cemaatlerden insanlarla birlikte Osmanlı mekteplerinde eğitim gördüler.

Bu sürecin dışında kalan ikinci bir grup, milliyetçi hareket ve mücadelelerde yer alırken, ilk grup bürokrasiye girip üst mevkilere tırmandılar ve Osmanlı seçkinlerine dâhil oldular…

Osmanlı millet sistemi, tarihte hem hususi bir teşkilatlanma biçimi ve hem de Osmanlı cemiyetinin kendine has ve hususi sosyo-kültürel ortamında gelişmiş bir sistem olarak, istisnai bir yapıydı.

O kolonyal imparatorluklardaki azınlık uluslarıyla ya da federal yapılarla mukayese edilemez.

Millet sistemi, bazıları Yahudiler gibi dil birliğinden yoksun değişik yerlere yayılmış gruplarla, coğrafi olarak muayyen bölgelerde yaşayan toplulukların kültürel değilse de dini kimliklerini himaye etmiştir.

O kadar etkiliydi ki,  millet sistemi dâhilinde karşılıklı din değiştirmelere rastlanıyor ve bazı topluluklar kendi dini cemaatleri içinde diğer kimlikleri eritiyordu.

Bazı Hıristiyan Bulgarlar ve Arnavutlar Helenleşmişlerdir; Müslümanlaşan kimi topluluklar (Pomaklar gibi) dil farklılıklarına rağmen Türk kimlikli farz edilmiş ve Türk taraftarı sayılmışken Anadolu’nun Türk kökenli ve Türkçe konuşan ve Karamanlı diye bilinen Rum Ortodoks ahalisi tarihlerini Yunalı olarak nihayete erdirmek zorunda kalmışlardır.

Millet sistemi, ancak millet sistemine muhalefet ederek ve onun çöküşüne yol açarak gelişen Batı tarzı milliyetçilik için temel teşkil etmez.

Açıktır ki, ‘millet’ ve ‘milliyetçilik’ kavramları tercüme bile edilemez. Istılahtaki bu farklılık da tarihi bir anlaşmazlığı yansıtır.

Millet sistemi dini bir cemaatin ve dini hukukun uyrukların hayatlarını tanzim ettiği ve yükümlülüklerini belirlediği bir sistemdir…

(İlber Ortaylı, ‘The Ottoman millet system and it’s social dimensions, Boundaries of Europe? Stockholm, FRN 1998, 120 – 126)

Çeviren Mehmet Özden, Türkiye Günlüğü – sayı 77, yaz 2004 – İlber Ortaylı, Osmanlı Millet Sistemi ve Sosyal Boyutları