‘32 Kısım tekmili birden’ diye gazetecilikte meşhur bir söz vardır. Anlamı da şudur; Hepsi bir arada, eksiksiz, noksansız.
İşte bizdeki terör gurupları da böyle. Bir tarafta yıllardır mücadele ettiğimiz bölücü ateist-Zerdüşt PKK, diğer tarafta ılımlı İslamcılık tanımıyla yola çıkıp terör örgütü haline dönüşen FETÖ, başka bir tarafta da radikal-İslamcı diye kendini tanımlattıran ama aslında yine terör örgütü olan DAEŞ.
İş bunlarla da bitmiyor.
Şimdilerde pek etkisi kalmamış gibi görünen başka bir terör örgütü DHKP-C. Tabi bu arada konjonktür gereği uyuyan, uyutulan örgütler, yeni bir darbe için fırsat ve zaman kollayan, talimat bekleyen askeriyenin içine girmiş hinoğlu hin unsurlar…
Devletimiz, milletimiz bir saldırıyı savuştururken bir diğer terör örgütü devreye giriyor, ötekisine ‘tamam bitti’ derken yenisi sahne alıyor. Bunlarla daha ne kadar uğraşacağız ve ne kadar daha can vereceğiz bunu bilemiyoruz ama giden her canın içimizi acıtıyor, bizi kahrediyor ve bizlerde onulmaz yaralar açıyor.
Üzülüyoruz ama asıl bu zamanda direncimizi, varlığımızı daha fazla ortaya koymalıyız.
Onlar da biliyorlar bizim için ölmek şehadettir.
Öldürmekle bitiremeyecekleri kadar da çoğuz ve her ölümde binlerle, yüz binlerle dirilip meydanlarda çoğalıyoruz.
En büyük imtihanı da 15 Temmuz gecesi tankların önüne yatanlar, ateşe koşarak gidenler verdi. İşte o ruh şehadete; koşarak, gülerek, isteyerek giden bir ruhtu. Son yaşanan saldırı ve katliamlarla yine sabrımızı, imanımızı sınamaya çalışıyorlar.
Bunu darbe girişimiyle başaramadılar. Umudumuzu, inancımızı kıramadılar. Bu sefer de direncimizi kırmaya, moralimizi yıkmaya, imanımızı sarsmaya, ümidimizi elimizden almaya çalışıyorlar. Pes etmemizi, geri çekilmemizi, karamsarlığa düşmemizi bekliyorlar. Yılgınlığa kapılıp ‘alın memleketi ne haliniz varsa görün’ diyeceğimizi zannediyorlar.
‘Bu ülke İslam’ın son kalesi’ deyip duruyoruz, ‘Biz yıkılırsak Ümmet-i Muhammed’in hali nice olur’ diyoruz. Ne sarsıntılar, ne yokluklar, ne acılar bizi bitiremedi. Çanakkale’de yedi düvele karşı ‘Ya şehid oluruz, ya gazi’ diyen neslin evlatlarıyız!
O zaman bu ne yeis! Bu ne karamsarlık…
Bizi bize bırakmayacaklar.
Ne ilkti, ne de son olacak bu acılar.
Ama yorulmayacağız, bıkmayacağız. Kızılcık şerbeti deyip kan şurubu içeceğiz.
Nice vatan evlatlarını, masum çocuklarımızı belki yine toprağa vereceğiz ama ‘iman varsa imkan da vardır’, ‘Allah varsa, gam yok’ diyeceğiz.
Bakınız Yüce Allah, Al-i İmran Suresinin 139.ayetinde mealen diyor ki: ‘Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.’
O zaman biz de imanımızın gereğini yapacağız.
Millet olarak son damla kanımız ve son nefesimize kadar bu ülkeyi savunmaya kararımız var.
Bu vatanı PKK’ya, FETÖ’ye, DAEŞ’e teslim etmek yerine her birimiz ölmeye hazırız.
Varsa ölümden ötesi o da gelsin!
İstikal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy diyor ki:
“Âtiyi karanlık görerek azmi bırakmak…/ Alçak bir ölüm varsa, emînim, budur ancak.“