Geçtiğimiz hafta sonunu Van’da geçirdik. Bu münasebetle Van’da aldığım bazı notları sizlerle paylaşmak istiyorum.
Evvela Van kalesinden gün batımını seyretmenin hazzı ve şehrin panoramik görüntüsü hakikaten enfesti!
Van’a, bu yıl 22.si yapılan Kelam Koordinasyon Toplantısı için gitmiştik. Ev sahibimiz Yüzüncü Yıl Üniversitesi İlahiyat Fakültesi idi. Ev sahiplerimizin sunduğu sıcak ortam, doğuda olduğumuzu fark ettirdi zira pek misafirperver ve özenliydiler. Burada, ekipteki her ismi temsilen özellikle üç ismi anmadan geçmek istemiyorum. Sayın dekan Salih Arı ile Vecihi Sönmez ve Burhanettin kıyıcı hocalar… Teşekkürler…
Bu seneki sempozyumun konusu, “deizm özelinde din karşıtı çağdaş akımlar” olarak belirlenmişti. Programın hayli verimli geçtiği söylenebilir lakin bu husustaki esaslı değerlendirmeyi başka haftaya bırakacağız.
İlk gece konakladığımız otelde bir mezuniyet programına denk geldik. Gençler şarktan ve garptan esintiler taşıyan çeşitli müzikler eşliğinde eğleniyorlardı ve bir yere kadar bu bizim dikkatimizi celp etmemişti. O yer; içinde “Sayın Öcalan” sözlerinin nakarat bolluğunda geçtiği bir şarkı idi. O ana kadar şehirde ne bölücü örgüt ne de HDP’yi andıran bir şeye rastlamamıştık. İki gün süren seyahatimiz boyunca, nerede olduğumuzun ayırdına varmamızı sağlayan tek şey bundan ibaretti. Sonradan öğrendik ki PKK sempatizanı olsun olmasın pek çok düğünde, müzisyenler bu ve benzeri şarkıları çalar ve ahali de ses çıkarmazmış.
Van, kapıları İran’a açılan kritik bir kent. Bir milyonu aşkın nüfusu var. Şu an Kayyım tarafından yönetiliyor ama kayyım atanan diğer şehirlerde olduğu gibi burada henüz bir fark yaratılmamış. Halk, kayyım atanmasıydı da önümüzdeki seçimlerde sabık başkanın zaten seçilemeyeceğini söylüyor. Görevden alınan eski başkan Bekir Kaya, seçildiği ilk dönemde gerçekten iyi çalışmış ve en çok da bu sebepten Vanlılar onu, 2014 mahalli seçimlerinde yeniden şehre başkan yapmışlar. Ancak Başkan, eskinin üzerine yeni bir şey koymadığı gibi belediye adına yapılan bir takım hukuksuz işlere ve örgüt adına faaliyetlere de yol vermiş. Bu hukuksuzlukların halkın üzerinde meydana getirdiği baskı, kredisini bitirmiş.
Malum çok değil iki dönem önce, yani 2009’a kadar Van Ak Parti tarafından yönetilen bir şehirdi. Ne değişti de halk AK Partiyi terk etti diye muhataplarımıza sorduğumuzda, aldığımız cevap pek çok belediyede işittiğimizle aynı şeydi: Hizmetin adil dağıtılmaması, yolsuzluk ve yeni jenerasyon… Aslında bu üç problem, Türk siyasetinin genel sorunsalı. Herhangi bir partiyle özdeş değil. Kim, özellikle mezkur üç meselenin analiz ve çözümünde başarı elde ederse seçmenin desteğini kazanıyor.
Dün, ülkemiz adına yarınlarımızı etkileyecek önemli bir kongre yapıldı. Dileriz yeni yapılanma bu sorunlara da bir neşter atar.
Sadece on yıllar içerisinde muhafazakar bir karakterin terkedilip ırkçı ve bölücü bir sosyolojiye evrilmenin sebeplerini eşelediğimizde ise karşımıza çıkan ilk hakikatin eğitim süreçleri ve genç nesil faktörü olduğunu görüyoruz. Ne yazık ki Doğu’da Milli Eğitimin okulları, gayr-i milli bir eğitim-öğretim vermeye hatta örgüte sempatizan yetiştirmeye devam ediyor ve henüz buna bir çözüm bulunabilmiş değil. OHAL sürecinde çok sayıda öğretmen, bölücü örgüte iltisakı nedeniyle meslekten el çektirilmişti ancak kısa bir süre sonra tekrar görevlerine iade edildiler. Bu politika değişikliğindeki hikmet-i hükümet ise henüz kamuya mal olmuş değil.
Hep söylediğimiz gibi: Ak Partinin kaderi, ülkenin hatta ümmetin kaderidir. Ak Parti hareketi, bir siyasal hareket olmaktan fazlasıdır. En azından birileri bunun idrakinde…
Baki selam…