Vakit, sorumlulukları kuşanma vaktidir…

Abone Ol

Şunun şurasında 31 Mart yerel seçimlerine hepi topu üç gün kaldı. Çok kritik bir seçim için yine son viraj, son düzlükteyiz. “Cumhur İttifakı’nın’’ belediye başkan adayları da üst aklın stratejik projesi olan ‘’Zillet İttifakı’nın’’ adayları da milletin o şaşmaz ferasetiyle oluşturduğu teraziye çıkacaklar. Bu seçimlerin diğer yerel seçimler gibi olmadığını görmek için sanırım medyum olmamıza falan da gerek yok! Muhalefete göre zaten bu seçimler, bir nevi “Cumhur İttifakı’nın merkezi iktidardaki gücünün de test edilmesi’’ anlamına geliyor. İşte bu yüzden herkes eteğindeki taşları birer birer döküyor…

Esasen içerideki ve dışarıdaki Türkiye düşmanlarının alayı, 15 Temmuz hain darbe girişimi ile yapamadıklarını bu sefer 31 Mart yerel seçimleri ile yapmak istiyorlar. Türkiye’yi içeriden ve dışarıdan yeniden kuşatmak için eşi menendi görülmemiş, akla ziyan tüm kirli işleri yapıyorlar. Mesela birkaç gün önce, yani seçimlere üç-beş gün kala, zaruretten emekli, aklı evvellerden biri, mezardan çıkan hortlak gibi, gözünü de belerterek bu seçimin bir “intikam seçimi’’ olduğunu ve ‘’üç büyük şehirde’’ AK Parti’nin kaybedeceğini iddia etti. Eş zamanlı olarak ABD’deki Pensilvanya şeytanı da fersah fersah ötelerden “Dumanla’’ müritlerine haber yolladı.. Dumanı tepesindeki hain de “Arkadaş, artık düş yakamızdan!’’ diyerek zillet ittifakı için adeta oy dilendi. Sakın ha! Bulutlara güven olmaz dostlar, hele hele dumanlara hiç olmaz! Aman dikkatli olalım. Yine diğer taraftan, aynı yatakta iş tutmaktan çok keyif aldıkları terörist başı kanka Bayık da bulunduğu inden böğürerek; ‘’Erdoğan ve Bahçeli faşizmine gelin bu sefer bir son verelim.’’ dedi…

Bu insan hurdalarının alayı, eskiden bu işleri el altından gizli kapaklı yaparlardı. Belli ki bu sefer gemi azıya almışlar. Hal böyle olunca da seçimlere birkaç gün kala, bu nutku tutulmuş aklın arkasındaki o kirli destekçileri de tek tek deşifre olmaya başlamış oldular… Peki, kim yani bunlar? Türkiye’nin bekasını her daim tehdit eden, katil ABD’nin boynu tasmalı piyonları yani PKK ve FETÖ. Maalesef biz muhalefete bu seçimlerin bir beka seçimi olduğunu bir türlü anlatamıyorduk! Lakin bu seçimlerin “asla bir yerel seçim olmadığının tescillenmesinde emeği geçen tüm vatan haini çukurlara’’ bu anlamda teşekkür ederiz. Bu saatten sonra hala bu seçimlere, ‘’hiçbir ortak noktası olmayan, hiçbir yerde ve hiçbir konuda asla bir araya gelemeyecek kadar ayrıksı ideolojilere sahip olan’’ zillet ittifakındaki partiler ile girdiğimizi düşünenlere şimdiden büyük geçmiş olsun. Zillet ittifakını kuran da onları yöneten de Türkiye düşmanı küresel güçlerdir. 15 Temmuz’un arkasındaki küresel güçlerin ve içerdeki uzantılarının en büyük beklentisi; 31 Mart gecesi AK Parti iktidarının ve dahi Cumhur İttifakı’nın zayıflamış olarak seçimlerden çıkması, dolayısıyla da hemen aynı gece “Meşrutiyet tartışması’’ açarak ülkemizi karıştırmaktır.

Kıymetli dostlar anlaşılan odur ki; bölgesinde güçlenen ve küresel bir güç haline gelen güçlü Türkiye yeniden hedefe konmuştur. Amaçlanan ‘’Yeni Güçlü Türkiye’yi’’ köklerinden kopartarak, dizlerinin üzerine çöktürmek ve yerine geçmişin kamburuyla birlikte eski güçsüz Türkiye’yi yeniden getirerek sömürmektir. İşte bu yüzden dünya üzerinde nefes alan Türk ve İslam düşmanı bütün soysuzlar, tüm çirkinliklerini, tehditlerini ve kirli planlarını seçim sonrasına ertelemiş durumdalar. Bunlar için AK Parti’nin bu aşamada hafif de olsa sendelemesi yeterlidir. İşte bu yüzden, Erdoğan’sız bir Türkiye için; CHP, HDP, SAADET ve İP’in birlikte hareket etmesini, ittifak yapmasını istediler. İsimleri farklı olsa da geleceğe ait hiçbir projeksiyonları olmayan bu partiler esasen eşittir. Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın geç de olsa ‘’Saadete verilen oylar, Milli görüşe verilmemiş olacaktır.’’ Uyarısı bu yüzden kıymetlidir. Lakin, her şey gün gibi ortadadır. Milletimiz orta yerde oynanan bu orta oyununun farkındadır. Erdoğan düşmanlarının ‘’intikam’’ için gözlerini karartmış olduğu artık aşikârdır. Lakin, ezberler bozulmakta, maskeler bir bir düşmektedir. Daha düne kadar ‘’Atatürkçü, Milliyetçi ve İslamcı’’ geçinen bu partilerin karanlık adamları, hiç utanıp sıkılmadan bugün terör örgütlerinin PKK ve FETÖ’ nün kayığına binmektedirler. Gerçi Bay Kemal, cenaze arabaları ile hevallerine bomba taşıyan PKK’nın uzantısı “YPG/PYD’’ yi ABD’li dostları gibi terör örgütü saymıyor ama neyse…

Yerel seçimler öncesi tek bir sağlam projesi olmayan, yerel yönetim ya da belediyecilikten bi haber olan, bu CHP’nin Genel Müdürü Bay Kemal, geçen gün bir televizyon kanalında aklımızla alay edercesine, hiç sıkılıp bunalmadan ‘’başörtüsü yasağını’’ kendisinin kaldırdığını söyledi iyi mi? Bu Bay Kemal, deyin hele Allah aşkına ne yapmaya çalışıyor? Huylu huyundan hiç vazgeçer mi? Yine yalan rüzgârına kapılmış, anlattığı martavallarla güya bize ‘’komiklik’’ yapıyor. Ama bilsin ki bizler artık ona gülmüyoruz! Gülemeyiz çünkü kör kuyularda ülkemizi merdivensiz bırakmamak adına bizim daha mühim işlerimiz var. Çünkü vesayetin belini büken ve öz vatanında parya olmak istemeyen, bu ülkenin gerçek evlatlarının, ülkenin geleceği üzerinde büyük hayalleri var. Çünkü ruhunu çoraklaştırmak isteyen Türk ve İslam düşmanları ile görülecek büyük bir hesabı var…

Kıymetli dostlar, başta katil ABD olmak üzere tüm Siyonist ve Emperyalist güçler, ülkemiz üzerinde perde arkasından çok büyük ve kirli oyunlar oynamaktadırlar. Anlaşılan o ki 1 Nisan’dan itibaren yine bu alçakların tehditleri ile yeniden yüzleşeceğiz. Bakın, hemen unutmayalım, daha dün Haçlılar Yeni Zelanda’da bir kez daha gerçek yüzlerini gösterdiler. İslam dünyasını ve rahminde can taşıyan tüm anaları üzdüler. ‘’Evangelistler, yüzyıl sonra kendi ayakları üzerinde duran, küresel güçlere ve İslam düşmanlarına meydan okuyan Türkiye’yi boğmak ve tekrar kabuğuna hapsetmek istiyorlar.’’ Sabah erken kalkanın darbe yaptığı, ayaklarında prangaları olan Eski Türkiye geri gelsin istiyorlar. İslam coğrafyasının tüm umudunu kırmak için de kelle koltukta, gece gündüz demeden çalışan Erdoğan’ı devre dışı bırakmak istiyorlar. Biliyorsunuz bu çapsızlar, Erdoğan’ın gitmesini Gezi Parkı ile denediler olmadı, 17/25 Aralık’la denediler olmadı, 15 Temmuz’da denediler yine olmadı. Şimdi de 31 Mart’ta denemeye çalışacaklar…

İslam düşmanlarının alayı, çuval gibi içi boşalmış bir bedenle dolaşan, esas oğlan Trump’ı da önlerine katıp, ‘’Çoluk çocuk demeden, secdede Müslüman öldürmeyi, Kâbe ve Mescid-i Aksa’yı havaya uçurmayı ve Ayasofya’yı ele geçirmeyi istiyorlar.’’ Uluslararası hukuka göre Suriye toprağı olan ve 52 yıl önce işgal edilen Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak kabul ettirmeye çalışan Siyonistler ise, ‘’Arz-ı Mevud’’ sınırlarına ulaşmak için ellerinden gelen ne varsa onu yapıyorlar.

Son tahlilde demem o ki kıymetli dostlar, önümüzdeki günler bilesiniz ki çok şeylere gebedir. Gelin bugün yine, safları hiç olmadığı kadar tekrar sıklaştıralım. Küskünlükleri, dargınlıkları bir tarafa bırakıp, Cumhur İttifakı’nı sandıklardan zaferle çıkaralım. Eminim ki sandığa gitmemek ve oy vermemek için genel geçer birçok haklı sebebiniz vardır. Lakin ahlaksızlığın dibini bulan bu deyyusların durduk yere ayranlarını da kabartmayalım. ‘’Yeryüzü egemenlerine, Vandalizm için aşerenlere, ergenleri gaza getirip toplumun sinir uçlarını tahrik etmek isteyenlere fırsat vermeyelim!’’ 31 Mart gecesi, zihinleri köleleşmiş tüm şebelekleri, ellerinde bira şişeleri ile sokaklara dökmeyelim. Kökten Türkiye ve Erdoğan karşıtlarına Washington’da, Pensilvanya’da, Kandil’de, Atina ve Tel Aviv’de havai fişekler eşliğinde, şampanya patlatarak, “Şerefine Tayyip’’ diye böğürerek kutlama yapmalarına fırsat vermeyelim.

Vakit, bu vakittir. Vakit, sorumlulukları kuşanma vaktidir.

Selametle…