Üstü Örtülü Dünya Savaşları Çağı

Abone Ol

Hindistan ile Pakistan arasındaki son gerilim, uzun zamandır gündemimizde olmayan Pakistan- Hindistan çatışmasını tekrar gündemimize taşıdı.

Malum süreç, Keşmir’in Hindistan idaresindeki kısmında 14 Şubat’ta polis teşkilatına bağlı milis gücüne yapılan ve 44 kişinin öldüğü bombalı saldırıyla başladı. Yeni Delhi yönetimi, saldırıyla ilgili Pakistan’ı suçlarken, saldırıyı kınayan Pakistan ise suçlamayı reddetti. Hindistan, 26 Şubat’ta Keşmir Kontrol Hattı’nın Pakistan tarafında bulunan bazı alanlara hava saldırısı düzenlediğini duyurdu. Pakistan da hava sahasını ihlal ettiği gerekçesiyle Hindistan’a ait iki savaş uçağını düşürdüğünü bildirdi. Pakistan uçakları Hindistan hava sahasına girdi. Hindistan, Pakistan’a ait bir savaş uçağını düşürdüğünü açıklarken, İslamabad yönetimi bunu doğrulamadı. Gelişmeler üzerine Pakistan kapattığı hava sahasını kısmen açtığını duyururken, Hindistan bazı havaalanlarında uçuşları durdurdu. Türkiye, Almanya, İngiltere, Çin ve Rusya gerilimin azaltılması için çağrılar yaptı. Cumartesi günü de Hindistan, Pakistan sınır hattındaki bazı yerleşim alanlarına saldırılar düzenlemeyi sürdürdü. İşin buraya kadar ki kısmı tamamen haber yönü… Esasen tarihte Hindistan-Pakistan-Bangladeş ayrılmasına bakmak gerektiği kanaatindeyim. Eski bir yazımda yazmıştım, lakin tekrar hatırlamakta fayda var.

Malumunuzdur, Hindistan bir zamanlar İngiliz, Doğu Hindistan Şirketi tarafından yönetilmekteydi. İngilizler Asya Alt Kıtası’nda hâkimiyetlerini giderek kaybetmeye başlayınca, Hindistan’ı parçalama fikrini uygulamaya koydular. Müslüman nüfusun ayrı bir ülkesi olması düşüncesi ile 1947 yılında Hindistan’da çalışmalar başlatıldı ve Muhammed Ali Cinnah önderliğinde Doğu (Bengladeş) ve Batı Pakistan kuruldu. Hindistan’dan ayrılmaları istenmemesine rağmen Cinnah önderliğindeki ekip ayrılığı ilan etti. Hindistan’daki Müslüman kesim Pakistan’a doğru yürürken yoldaki çatışmalarda 250 bin insan öldü. Bu süreçte oyunu gören Gandi ve birçok dini lider bu ayrılığa karşı çıktılar. Lakin liderlik ve kendi ülkesi hayalleriyle yanıp tutuşan sözde liderler bu oyunun oyuncusu olarak iyi bir oyun sergilediler. Pakistan’ın daha sonra Bengaliler ve Pakiler olarak ikinci ayrılma süreci daha da sancılı oldu. Bengladeş 1971 de kurulduğunda iki taraftan 1 milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Hala 3 ülke arasında ciddi sorunlar var. Pakistan ve Hindistan arasında sorunu devam ettirmek üzere Keşmir bölgesi meselesi hala sıcak tutuluyor. İhtiyaç halinde bu konu masaya daha güçlü şekilde getirilecektir.

Şimdi oyunun boyutuna gelelim. Bangladeş’in nüfusu 150 milyon, halkının yüzde yüzde 85’i Müslüman’dır. Pakistan’ın nüfusu 170 milyonu aşmış durumda. Şu an nüfusu 1 milyar 200 milyon olan Hindistan’ın da yüzde 12’si Müslüman’dır. Yani, Hindistan’da yaşayan Müslümanlar iki ayrı devlet kurarak Hindistan’dan ayrılmasalardı, bugün Hindistan dünyanın en büyük nüfusuna sahip ülkesi olacak ve halkının yarısı da Müslümanlar’dan oluşacaktı.

Son yıllarda büyük gelişme kaydeden ve giderek güçlenen Hindistan gibi büyük bir ülkenin nüfusunun yarısının Müslüman olmasının elbette bölge üzerinde bir ağırlığı olacaktı. İşte bunu öngördükleri için yol yakınken emperyalist güçler bu ülkeyi 3’e böldüler. Her üç ülke de halen İngiliz Milletler Topluluğu’na (Commonwealth of Nations) dâhil 53 ülke arasında.

İnşallah bölgede çatışma daha fazla büyümeden itidal hâkim olur. Lakin Alt Asya kıtasında böylesi bir çatışma uzun yıllar sürecek bir savaş riskini barındırmakla yetinmeyip, iki tarafın nükleer silah kapasitesi nedeniyle ciddi sonuçlar doğuracaktır.

2016 yılında yazdığım bir yazıda bu tehlikeye dikkat çekmiştim. Savaşların konsepti değişiyor. Üstü kapalı dünya savaşları yaşanıyor ve galiba uzunca süre bu işler böyle yürüyecek. Okumak isteyenler için onları da dip nota ekleyelim…

Selam ile Efendim.