Alman Federal Meclisi (Bunsdestag), yetkisi ve görevi dışında, hukukla uzaktan, yakından alakası olmayan sözde Ermeni soykırımını tanıdı. Elin terörist Ermeni diasporası bile belgeleri görünce arkasına dahi bakmadan kaçacak delik ararken, Almanların skandal adımının açıklanacak tarafı yok. Tasarıyla, okullarında “Türklerin” soykırım yaptığını zihinlere kazıyacaklarmış. Hele ki, Türkleri ve Müslümanları, “hümanist” perspektifte bile seven, benimseyen Avrupalı’ya rastlamak mümkün değilken. Katil, sömürücü Almanları anlıyorum da, Türk olduğunu iddia eden, 11 vekile ne oluyor? Edebiliği bir kenara bırakıp, lafı uzatmayayım düpe düz hainsiniz, Haçlılar kadar Türk ve Müslüman düşmanısınız, projesiniz. Gavur, her zaman görünen düşmandır. Bu 11’lik ihanet teşkilatı ise görünmeyen düşman ve fırsatı yakalayınca bıçakladı sırtımızdan. Türkiye derhal bu 11 zata, yaptırımlar uygulamalı. Vatandaşlıktan atma, ülkeye girişlerini yasaklama gibi. Ermenilerin de bu 11 zata madalya takması gerek, zira katlettikleri Türklerin, torunları şehit dedelerini katil ilan ediyor, bundan ala yancılık, yalakalık olur mu?
Hadi hesaplaşalım
Soykırım yalanı, gaz odalarının tesisatçısı, kafataslarından yapılan sabunların ihracatçısı Almanya ve İngiltere ile tahtını paylaştığı Avrupa için kara günlerin habercisi. Türkiye’ye ise sunulan altın tepsi. Türkiye zaman kaybetmeden Almanya’nın, 1904-1907 arasında 100 bin kişiye öldürerek yaptığı Herrero ve Nama soykırımını tanımalı. Diasporanın kalesi olan Fransa içinse reçete daha da acı. Fransa’nın uyguladığı Vendee, Brundi, Ruanda, Cezayir ve Vietnam soykırımları ile ilgili teker teker çalışmalar yapılmalı. Asil pozlarıyla medeniyet pompalamaya kalkan İngilizlerde, 600 bini aşkın Avustralyalı Aborjinlerin, Mussoli’nin İtalyanları ise 200 bin Etiyopyalı Müslüman’ın hesabını vermeli. Az kalsın PKK destekçisi Belçika’yı unutuyordum, katledilen milyonlarca Hristiyan Kongolo’nun tazminatları, peruklu hakimlerin mahkemelerine taşınmalı.
Hukuksal savaş başlamalı
Son 14 yılda kabuğunu kırıp Suriye’den, Tanzanya’ya, Myanmar’a kadar tüm mazlumların umudu olan Türkiye, katledilen ve ayağa kalkmamaları, haklarını aramamaları için terörle boğuşturulan halkların sözcülüğünü üstlenip, hukuksal savaş başlatmalı. İnsan hakları ile ilgili faaliyet yürüten STK’lar göreve davet edilmeli. Hatta Birleşmiş Milletler’in himayesinde tarih tetkit kurumu oluşturulmalı. İşte o zaman görelim bakalım Batı’nın şu meşhur her şeyin altından çıkan “Üst Aklı” neler yapabilecek? Tazminat ödemeye parası mı yeter? Yeni bir savaşa zemin hazırlamaya gücü mü? Zalimlerin hamleleri Müslümanlara ve mazlum tebaalara “Hak” yolculuklarında rüzgar vazifesi görüyor. Her neyse bildiğiniz Batı işte, kötülüklerini yaz yaz bitmiyor. Biz ise rahmet ayına girdik 11 aynı sultanı Ramazan’a. Tüm İslam aleminin bu kutlu ayda kardeşliği tatmasını, paylaşmayı öğrenmesini, zalimliğe direnecek şuuru erişmesini dilerim. Kardeşliği, paylaşmayı öğrenir, cehaleti kovalarsak, kalemlerimiz Batı’nın çıkarları uğruna döktüğü kanı değil, Hz. Ömer’in adaletini tatbik eden Müslümanları yazar…