Unuttuk…

Abone Ol

Bırakın bu yolda nasıl yürüneceğini, yolun nereye çıktığını bile unuttuk… 

Hatırlayalım…

Bu davanın doğasında sıkıntı vardır, Resulullah gibi yollara düşürür, Resulullah gibi taşlanırsın…

Sünnetidir onun bu çile… 

Uğraşırsın, koşarsın, yüzünde hurma liflerinden yapılmış yastığın izi çıkar… Dünya onların olsun dersin yüzünde tebessümler açar… 

Yüzüne gülenlerin iftirasına uğrarsın, tehdit edilirsin… Vazgeçmezsin…

Davan senin her şeyindir, onunla yatar onunla kalkarsın…

Bir kızı sevmeyi bile davana ihanet görürsün…

Hüznünü, öfkeni ve hayal kırıklığını Rabbinle paylaşırsın…

Partilerin kapatılır, liderlerin mahkûm edilir, yumruklarını sıkar, ya Sabır çekersin…

Seni öz vatanında parya sayarlar, “senin neyine oy kullanmak” vesayet derler…

Sana zorla tanrılarını sevdirmeye çalışırlar ikna odalarında…

Kıyam kıyam göğsünü batıla gerersin…

Rükû rükû omuzlarında hissedersin âlemin yükünü, secdeden secdeye başınla beraber ümmetin yükünü koyarsın seccadene…

Gülerler sana, dalga geçerler, yobaz derler… Adım adım devam edersin…

Hira’dan tek başına inmiş gibi yalnız kalırsın…

Tek başına omuzlarsın bütün yükleri…

Ama…

Gözün malda ve makamda olmaz, fani lezzetlerle kandıramazlar seni…

En ufak bir dünyalık faydasını yasaklarsın kendine…

Ne için mücadele ettiğini unutmazsın…

Seni yollara düşürenin ne olduğunu aklından çıkarmazsın…

Dava arkadaşına haset beslemezsin…

Kendinden önce dava kardeşini düşünürsün…

Ailenin üzerine titrediğin gibi titrersin teşkilatının üstüne…

Köşelerde arsaların, bankalarda paraların olmaz, ama vakarın senden önce girer girdiğin odalara…

Evet… Unuttuk, hatırlamalıyız yoksa unutulur gideriz!