Umut girdabına sürüklemek isteyenler…

Abone Ol

Batı için çözümü mümkün olmayan meşhur bir mitolojik düğüm vardır; “Gordion Düğümü” olarak bilinen… Bu başı sonu belli olmayan düğüm, İskender’in sabırsızlığının hışmına uğrar ve çözülmek yerine kesilerek kısa yoldan sonuca ulaşılır. Evet, efsane bu ya… Çözüme ulaşılır ulaşılmasına ama sabırsız bu çözüm, İskender’e de uğur getirmez neticede…

Hamdolsun! Bizim topraklarımız İslâm ile mücehhez oldu olalı umutsuz bir dünyamız, kör düğümlerimiz hiç olmadı… Umutlu olmayı umut edinmek başkalarının işi… Biz inancımızla tam da umudun ortasındayız…

Fakat son dönemlerde sekülerleşen bir yanımız da yok değil… O yanımız umudu, huzuru kendisi dışında aramaya başlayalı bir türlü huzura eremedi… Kapitali önceleyen bu yanımız, bazen bizi de kendi girdabına çekmeye çalışıyor maalesef… Girdap diyorum çünkü gelgitlerle dolu bir zemine sahip doğal olarak… Bir an dibe çekiyor başka bir an yüzeye çıkarıyor; sanki bırakacak(-mış) gibi… Yani bir an karanlığa bir an aydınlığa gark eden gelgitli bir düşünce girdabı bu…

Bu girdabı biraz daha açayım isterseniz… Doymak bilmeyen sermayedarlar her dönemde oburluklarını göstermekten geri durmuyorlar işte… Her ekonomik hareketin son derece titizlik gerektirdiği bu dönemlerde tartıştığımız, “Yap İşlet Devret” modeliyle inşa edilen bazı yol ve köprü ücretleri meselesi var… Elbette bu yöntemle yapılan birçok hizmet göğsümüzü kabartıyor… Fakat bir taraftan da bu hizmetlerin “kolay ulaşılabilir” olması gerçeği var karşımızda…

Yaparak umutlandırana karşı, fiyatlarla uzaklaştıran bir zihniyetin, öncelikle toplumu bir umut girdabına sokacağı çok aşikârdır… Meseleyi bir “Gordion Düğümü” haline getirmek, tam bir sabırsızlık örneği gibi geliyor bana… Bu tür hizmetler her ne kadar özel teşebbüs olarak verilse de, devletten ari değillerdir… Devlet güvenceli, düşük kar marjıyla ve uzun bir sürede kendi kendini finanse etme mantığını aceleye getirmek, öncelikle işin arkasındaki siyasi iradeyi zora sokmaktır… Her sabırsızlık da olduğu gibi burada da eksik bırakılmış olanın çok büyük öneme haiz olduğu bir süreçte, para kazanma hırsının tesirleri çok iyi düşünülmek zorunda. Özellikle seçimlere doğru giderken her adımın psikolojik açıdan çok büyük bir önemi de varken…

Bu şunu söylemek gibi olamaz; “Bizim yemeğimizin fiyatı bu yersen ye yemezsen daha ucuz bir lokantaya git.” Yollar, köprüler kamuya hizmet eder ve devletlerin yapmakla yükümlü olduğu işleridir. Bu işlere talip olanların attığı her adım seçmen tarafından doğal olarak devletle ilişkilendirilir…

İktidar haklı olarak nasıl ki bu icraatları göğsünü gere gere anlatıyorsa diğer meselelerinde de “Beni ilgilendirmiyor” diyemez. Bu sebeple yüklenici firmalar atacakları her adımda kamuoyunun tepkisini hesaba katmak zorunda. Eğer katmıyorlarsa seçimlerde faturayı ödeyecek olan siyasi iradenin bunu ona güçlü bir dille hatırlatması gerekir… Zira bu mutabakatın güçlü tarafı da yine devlettir… Çünkü seçimlerde hiç kimse sorumlu olarak, fiyatları tepki çekecek seviyede artıran firmayı görmez…

Üstelik iktidar çok önemli bir ekonomik saldırıyı bertaraf etmiş ve onun hasarlarını sarmaya devam ederken, devlet adına kamuya hizmet eden her firmanın ya da şahsın buna gölge düşürecek hiçbir adımının olamaması gerekir… Devlet hizmetlerinin “milletin yanında” ve “onların hizmetinde” olarak algılattırılması son derece önemlidir… Devlet vatandaşa götürdüğü hizmetten “kar” elde ediyor anlayışı asla sosyal devlet ilkesiyle bağdaşamaz…

Devlete, hep kendi çıkarını önceleyen bir tüccar elbisesi giydirmeye çalışmak asla doğru olamaz. Çünkü o ne yapıyorsa milleti için yapıyordur; elektrik, su, doğalgaz ya da onun adına verilen her ne ise…

Yerel yönetimlere dönük olarak ortaya çıkan eleştirilerde maalesef bu zihniyet kırılmasının payı da oldukça fazlaydı. Açma kapama ücreti alabilmek için güdülen zihniyeti de bu zeminde kastetmek zorundayız…

AK Parti iktidarıyla birlikte devletin daha çok umut vadetmek istediği aşikârdır. Yapılanlar da ortadadır… Fakat onun adına hizmet edenler de umuda ortak olmakla mükelleftirler… Kendi çıkarları da bunu gerektirir aslında… İmajı zedelenmiş bir iktidarın kayıpları ve o sebeple oluşan istikrarsızlık hiç kimseye yarar sağlamayacağı gibi kamuya hizmet eden, bu anlamda sorumluluk üstlenmiş firmaların da işine yarayamaz…

Sabırsız tüccarlar, bindiği dalı kesmeye çalışanlar acaba bu gerçeğin ne kadar farkında…