Türkiye son yıllarda çok acı çekti.
Terör saldırıları, darbe girişimleri, ekonomik baskılılarla ülkenin büyümesi ve ilerleyişi engellenmeye çalışıldı.
Akla gelebilecek her türlü ayak oyunları, tehditler, belden aşağı vurmalar, suikast girişimleri ve itibar saldırılarıyla Türkiye’nin bölgesinde ekonomik, askeri ve siyasi bir güç haline gelişinin mimarı Erdoğan diz çökmeye zorlandı.
Erdoğan’ın üzerinden Türkiye ile bu kadar uğraşılmasının sebebi sınırların ötesinde gizli.
Çünkü Türkiye’nin sınırlarının ötesinde, savaşlarla boğuşan, açlıkla, yoklukla koyun koyuna yaşayan, göç yollarında telef olan, kafasına düşen bombalara bir de kimyasal saldırılar eklenen insanların yaşadığı ülkeler var.
Türkiye bu coğrafyaya sadece komşu değil aynı zamanda bu toprakların veraset yoluyla intikal eden haklarına da sahip.
Çıkan arbedenin tam ve gerçek karşılığı Türkiye’yi komşularından, akrabalarından yani din kardeşlerinden uzak tutmaktır.
Çünkü Türkiye, buralarda akan kanı durdurmak için mücadele ederken aynı zamanda bölgenin tabi zenginliklerinin gerçek sahiplerinin ekonomik refahı için kullanılmasını istiyor.
İşte dünya üzerinde bunu istemekten daha büyük suç yokmuş gibi, ‘dünya beşten büyüktür!’ demekten daha esaslı kabahat yokmuş gibi, petrol zengini ülkeler Türkiye’ye yani Erdoğan’a saldırıyorlar.
Dünya beşten büyük olduğunu biliyor ve kabul edememenin hırçınlığıyla saldırıyorlar.
Sen misin bunu yüksek sesle ve hem de BM’de dile getiren…
Dünyada bütün olup bitenleri yöneten bu muhteşem beşli, hemen seni diktatör ilan eder, Avrupa’nın göbeğinde kafana silah dayatır.
İti, kopuğu, hırlıyı, hırsızı, uğursuzu üzerine salar, başına musallat eder.
Irak’ın teslim olmasını sağladığı yöntemin aynısını uygulamaya koyar, yıllar yılı FETÖ belasıyla uğraşıp durursun.
FETÖ’yü büyütüp besleyenlerin kimler olduğu biliniyor olmasına rağmen üstelik bunu da senin üzerine yıkar, pirincin taşını bir türlü ayıklayamazsın.
Ortaya çıktığı tarihten AK Parti’nin iktidara geldiği 2002 yılına kadar, Evren’in, Özal’ın, Tansu Çiller’in, Bülent Ecevit’in ve dahi Süleyman Demirel’in himayesinde güçlenen FETÖ’nün bütün faturası senin üzerine yıkarlar.
AK Parti Cumhurbaşkanı Sezer’in engellemeleri, kapatma davalarıyla boğuşurken FETÖ neredeydi?
Erdoğan ile FETÖ arasındaki gerilimin tarihinin 2012 Şubat’ındaki MİT krizinin bir yıl öncesine yani 2011 genel seçimlerine dayandığını hatırlatmakta fayda var.
Bütün bunları neden anlattım?
Başını Kılıçdaroğlu’nun çektiği bir algı operasyonu dönüp duruyor 15 Temmuz Darbesi’nin kontrollü olduğuna dair.
Bunda da maksat elbette Erdoğan’ın Reisliğine halel getirmek, EVET oylarını azaltarak HAYIR’ı çoğaltmak.
Dediğim gibi bu algı operasyonlarını yapanlar istiyorlar ki Türkiye sınırlarının dışını düşünemeyecek kadar zayıflasın, çaresiz kalsın.
Bunda kısmen başarılı da oluyorlar.
“Bize ne Suriye’den, bize ne Afrika’dan, Filistin’den, Gazze’den” diyenlerimiz var.
Bunu diyenler halk oylamasında yüksek ihtimal HAYIR verecek olanlar.
Ümmetin derdiyle dertlenenler elbette EVET diyecek.
Bu yazı köprüden sonraki son ihtar; oylarımızı ümmetin geleceği için verelim.
Ümmet için EVET diyelim…