Başlığa baktığınızda literatüre dayanan ve siyaset bilimcilerin görüşlerinden oluşan bir yazı olarak tahmin edebilirsiniz bu metni belki ama siyasetin bilimsel tanımlamalarından ve içeriğinden farklı bir yapısının da var olduğunu unutmamak gerekiyor. Özellikle Anadolu’da yerel siyasetten ulusal siyasete uzanan dikey yolda dile getirilmiş birçok söylem belli bir gözleme ve tecrübeye dayanıyor.
‘Koltuk sevdası’, ‘Koltuğun ağırlığını taşımak veya taşıyamamak’, ‘Koltuğa yapışıp kalmak’, ‘Kendisini bulunmaz Hint kumaşı sanmak’, ‘Ben olmadan burası olmaz’, vb.’ kalıp kelimeler bürokrasiden siyasete uzanan milletin gözlemleri ile beraber dile getirilen ifadelerden bazıları.
Ulusal veya yerel anlamda özellikle Türkiye’de siyasetin tahmin edilebilir bir yanı bulunsa da siyasi tarihe bakıldığında Türkiye’de yıllar öncesinden tahmin edilen veya büyük bir beklenti ile gerçekleşeceği söylenen durumların büyük oranda gerçekleşmediğini belirtmek gerekiyor.
Geçmişe oranla en büyük farklardan biri de günümüzde siyasal geleceği şekillendirmek adına reklam ve propaganda faktörlerinin zenginleşmiş olması. Bir seçim döneminde etkili olan bu faktörlerin sonraki seçimlerde de aynı etkiyi yapacağını düşünmek de yine siyasetin doğasına pek uygun düşmüyor.
2023 seçimlerine dair şimdiden yapılmaya çalışılan bir takım dizayn işlemlerinin en önemli gözlemleyicisi ve değerlendiricisi olarak şüphesiz ülke seçmenleri görünse de bu seçmenlerin yönlendirici faaliyetlerden ne derecede etkileneceği ve bu etkinin nasıl sonuç vereceğini şimdiden kestirmek de zor.
Siyasi literatürün yanında Anadolu’da siyasi söylemleri gözlemleri ile oluşturan bir milletin varlığı aşikâr. ‘Koltuğun hakkını verip verememe’ durumundan başlayarak birçok farklı söylemi değerlendirecek olan seçmenlerin yanında siyasetin doğası ve Türk siyasi hayatının bir gerçeği olarak yazı da geçen bir durumu unutmamak gerekiyor. Yıllar öncesinden siyasete dair gerçekleştirilmek istenen planlar ülkemizde zamanı geldiğinde pek gerçekleşmedi. Onun için ‘Siyasette 24 saat çok uzun bir zamandır’ sözü bir klişe olarak geçerliliğini korumaya devam ediyor.