Ülkelerin gelişmesinde; sivil toplum kuruluşlarının etkisi

Abone Ol

“Hiçbir zaman gökten gül yağmaz, daha çok gül istersek, daha çok fidan dikmemiz gerekir.”   

George Eliot

Son yıllarda akademik ve kamusal söylem içinde sivil toplum kavramının yeniden canlandığını, toplumsal değişimin temel ve birincil aktörlerinden biri konumuna yükseldiğini söyleyebiliriz. Sivil toplum, bu yeniden canlanma sürecinde toplumsal gelişimin, demokratikleşmenin ve ekonomik kalkınmanın önemli bir aktörü olarak kabul edilmektedir.

Bugün sivil toplum örgütlerinin farklı yapılanmalar içinde toplum içinde yaygınlaştığını görüyoruz. Sivil toplumun önemi hem nicel hem de nitel olarak arttı.  Sivil toplum kuruluşları (STK) farklı alanlarda çalışan gönüllü örgütlerden, düşünce kuruluşlarına, sosyal hareketlerden vatandaşlık inisiyatiflerine, hükümet dışı örgütlerden, sendikalara ve meslek odalarına kadar geniş bir yelpaze içinde hareket eden bir alanı temsil ediyor. Bugün, sivil toplumun hareket alanı sadece yerel ve ulusal da değil, bölgesel ve küresel bir nitelik kazandı.

Civilization/Medeniyet

Türkiye’de “Sivil” kelimesinin karşılığının yaygın bir şekilde “askeri olmayan” şeklinde algılanması ve “sivilleşme” denildiği zaman buna “askeri olandan arındırma, askerle ilgili olmayan” gibi bir anlam yüklenmeye çalışılması konunun özünden uzaklaşılmasına neden olmaktadır. Burada “sivil” kelimesine yüklenebilecek en tutarlı anlam olsa olsa “resmi olmayan” yani eylem ve düşünce biçimini resmi kurumlardan değil, toplumsal dinamiklerinden alan anlamındadır. Aslında “sivil”  kelimesinin tam karşılığı, sosyolojik anlamı, tamamen bunların da ötesinde önemli mesajlar içerir. İngilizce “civilization” yani “medeniyet” kelimesinden gelen “sivil” kelimesi, daha geniş anlamıyla “toplumun medenileşmesi” anlamına gelmektedir. Toplumun sivilleşmesinden kasıt; toplumun medenileşmesi, yanlışa yanlış, doğruya doğru diyebilen, her hal ve şartta hiç çekinmeden, korkmadan, büyük bir medeni cesaret göstererek düşüncelerini ifade edebilen insanların yaşadığı bir toplumun yapısını inşa etme sürecidir.

Toplum yapısı güçlü, tefekkür dünyası geniş olan devletlerin geleceği olur. Aksi durumda ise toplumu güçlü olmayan yapılar tarihin karanlık sayfalarında yok olur giderler.

Bilgi toplumunda, ortak özellikler, değerler ve amaçlar ile ortak mekân ve çıkarlara sahip kişilerin oluşturduğu sosyal gruplar teşkilatlanmış olarak sivil hayatta ağırlıklarını ve etkinliklerini göstereceklerdir. Bu gruplar çıkar çatışmasından çok çıkar uzlaşması ile şu andaki ve gelecekteki ortak amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik dayanışmacı gruplar olacaktır.

Ülkeler bilgiyle gelişebilir

Gelişmekte olan ülkeler kalkınma stratejilerinde değişiklik yaparak bilgi toplumuna geçişi başlatabilirler. Bunun için gelişmiş ülkelerin terk ettikleri eski teknolojileri almaya dayalı sanayileşme stratejileri yerine, bilgi toplumu ve bilgi teknolojilerinin dinamizmini canlandırıcı “yenilikçi strateji”ye geçmeleri ve bu amaçla politikalar geliştirmeye yönelmeleri gerekmektedir. Eğer böyle yapılırsa önümüzdeki on ya da yirmi yıl içinde şaşırtıcı ekonomik mucizelerin yaşanması, üçüncü dünyanın yoksul ve geri kalmış ülkelerinin bile kendilerini değiştirmesi, göz açıp kapayıncaya kadar hızla büyüyen ekonomik güçler haline gelmeleri de mümkündür.

Sırasıyla tarımın ve sanayinin egemen olduğu ekonomilerde maddi unsurlar önem kazanmışken günümüzde bilginin egemenliği görülmektedir. En iyi stratejiyi takip edenler, bilgi üretme, pazarlama, tedarik vb. sistemlerini en iyi kuranlar ve entelektüel sermayeden en iyi yararlananlar rekabette öndedirler.

İşletmeler ve ülkeler için; insanların kas gücü değil, beyin gücü önemli konuma gelmiştir. Maddi sermayeden daha çok entelektüel sermayeye sahip olanlar söz sahibi olmaya başlamışlardır. Ekonomik yönden güçlü olan ülkelerin bilgi sektörlerinin toplam istihdamda yer aldıkları paylara baktığımızda bilgi sektörünün ve bilgi işçilerinin dünya platformunda ne kadar önemli bir konuma geldiği açıkça görülmektedir. Bu cümleden olarak gerek işletmelerin gerekse ülkelerin güçlü olabilmesi için yapması gereken iş hiç şüphesiz bilgi çağının gerektirdiği şekilde bu süreci yönetebilmek olacaktır. (Haftaya devam edeceğiz inşallah…)