Ehli sünnet hareketler sadelik ve tevazuu düstur edinmişlerdir, öyle kalmaya devam etmelidirler. Şatafatlı, şaşaalı eylem, hareket, organizasyonlardan olabildiğince uzak durmalıdırlar. Bununla birlikte, “Pîr”i, put yapma “geleneği”nden de uzak durulmalıdır. Böyle olmazsa, ehli sünnet hareketler gayelerini çiğnemiş olurlar, tahribat başlar.
Bir kesimin, evvel zamana ait bir tören ve “taht” koltuğun görüntülerine mal bulmuş mağribi gibi (ki böyle bir törenin önceden yapılmış olması da doğru değil) sarılmaları bir art niyetin tezahürüdür.
Ehli sünnet hareketlere toptancı yaklaşımlar FETÖ’ye yarıyor, FETÖ’nün elini güçlü kılıyor. Zira 17/25 Aralık ve 15 Temmuz sonrası kaçkın FETÖ mensupları, “bütün cemaat ve tarikatlar aynı muameleyi görecek” diye propaganda yapıyor, akabindeki seçimlerde de bu propagandayı sıklıkla kullanarak, AK Parti’nin aleyhine bir sonuç çıkması için çalıştı.
Dikkat edin, “Saray’ın klozetleri, çatal-bıçakları altın” diyen lobi, ehli sünnet hareketlere de “altın taht” ithamında bulunarak saldırıyor. Meselenin taht olmadığı aşikâr. Bir lobi var ve periyodik olarak algı operasyonlarıyla İslam’ı çökertme oyunları sergiliyor. Bunu yaparken bazen AK Parti’yi bazen de ehli sünnet hareketleri araç olarak kullanıyor.
ABD, Ayasofya’nın Câmii yapılmaması ve cemaat ve tarikatların kapatılması/lağvedilmesi talebinde bulunuyor. Bizdeki bilinçli ve/veya bilinçsiz ABD’liler de eksik kalmıyor, “cemaat ve tarikatlar kapatılsın” diye kulis yapıyor.
Tarikatlar ve cemaatler, Doğu ve Güneydoğu’da terörün önündeki en büyük bariyerdir. HDPKK, bu bariyeri aşamayıp topluma gönlünce nüfuz edemediği için tarikat ve cemaatleri toplum nezdinde itibar suikastına uğratmak istiyor. Aynı şekilde Batı’da Kemalizm de aynı bariyerle karşı karşıya kalıyor, toplumu manevi asimilasyona uğratma emeline gönlünce ulaşmıyor ve tarikat ve cemaatleri linç kampanyasına tabi tutuyor. Sakal, sarık, şalvar vb. şeyleri görünce demir görmüş cinlere dönenleri gördükleri halde bunlarla aynı safta bulunma talihsizliğini yaşayan “bizim mahalle erbabları”na ne demeli?
Tasavvufu öcü gibi göstermeye çalışanları, kurban bayramı geldiğinde hayvan hakları savunuculuğu yapanlara benzetiyorum. Kurbana karşı olduğunu ifade edip mangalları löpür löpür yutanlar, etleri domates tarlasında yetişiyor sandığı gibi; tasavvufu eleştirip İslâm’ı savunma pozisyonunda olanlar da ulema yetiştiren bir tarla var sanıyorlar! Hacı Bayram-ı Veli, Yunus Emre, İbn-i Arabi, Şeyh Edebali, Mevlana Halid Bağdadi, Melayê Cizîrî, Feqîyê Teyran Said-i Nursi gibi gönül ve ilim dünyamızın âlimlerini, Adam Smith veya Karl Marx’ın tezgahında mı nakşedildiğini zannediyorlar?!
Ressam Bob, “Şuraya da ABD ve FETÖ’ye hizmet eden avanakları çizelim” demiş midir?!