Ufukta bilinmezler var, almaz mısın bir dal?

Abone Ol

Siyaset başka zenaatlere pek benzemez, kendine göre bazı kuralları vardır. Mesela; ‘’racona ters, bizim kitapta yazmaz, dünya alem bir araya gelse asla tükürdüğümü yalamam, bizde geri vites olmaz’’ gibisinden delikanlılık aleminde üst kabul gören keskin jargonların bu sektörde pek bir bağlayıcılığı ve kıymeti harbiyesi yoktur. Bu nedenle siyasetçilerin seçim meydanlarında ya da mikrofonlar önünde rakipleri için sarf ettikleri meydan okuyucu, ezici ve rendice edici sözlerin önem ve etkisinin sadece içinde bulunulan konjonktür ve arzulanan hedeflerle ilişkili olduğunun bilinmesi gerekir. Değilse herhangi bir ülkeyi ve özellikle Türkiye’yi yönetmek hiç mümkün olmaz.

Şöyle bir örnekle konuyu açıklamak gerekirse, normalde birileri denizde zor durumdaysa imkanı olanlar kurtarabilmek için ellerinden gelen tüm çabayı gösterirler ki, bu insani, ahlaki ve erdemli bir tutumdur. Ancak bu bir açık deniz yelkenli yarışıysa zor durumdaki rakibine yapacağın en ufak bir yardım ya da vereceğin herhangi bir destek senin hızını kesip motivasyonunu düşürüp rakibinin yarışı önde tamamlamasına neden olabilir. O nedenle görmezden gelir ya da rakiplerinin oyundan düşmesine sevinebilir; hatta yarışı önde tamamlayabilmek için beter olmaları adına elinden gelen her türlü manevraları da yapabilirsin. Çünkü bu bir yarıştır ve amaç sadece kazanmaktır.

İşte siyaset tam da buna benzer kuralları -ya da kuralsızlıkları- olabilen sonsuz dehşetli gri bir okyanustur. Güncel manada ahlak, erdem, irfan, özveri, yücelik, sevgi, hoşluk, iyi kötü, doğru yanlış, delikanlılık, adamlık vs. gibi kavramlar, siyah ya da beyazlar net bir şekilde yer almaz bu alanda. Dün söylenilenden bugün vazgeçilebilmesi veyahut şimdi dillendirilenin yarın hatırlanmaması adına hiçbir güvence yoktur. Bu gün ak gösterilen yarın aniden kapkaraya dönüşebilir ya da tam tersi ve hepsi anlaşılabilir gerekçelere dayanabilir de.

Bu yazıyı kaleme almamın sebebi, 7 Haziran Seçimleri sonrasında karşılaştığımız manzara karşısında tüm siyasi partilerin seçim sathı mailinde söylediklerinin tam tersine tutumlar gösterebilmesi ihtimali karşısında sevgili milletimin ve özellikle gençlerinin herhangi bir şaşkınlığa uğramaması gayesine matuftur. Burası başka bir alan ve ‘’vatan haini’’ ithamının dahi bizlerin güncel yaşamında yüklediğinden çok başka bir anlamı var. Örneğin ülkenin selameti için benim öngördüğüm çözüm yollarını kabullenmeyip karşı mücadele vermeni dahi hainlikle yaftalayabilirim ve ancak bu, gerçekte bir hain olduğunu göstermez, sadece siyasi bir hakarettir olsa olsa…

Bu seçimlerden birinci parti olarak çıkmasına rağmen AK Parti kendi başına hükümeti kurabilecek milletvekili sayısını tutturamayacağına göre; başka partilerin kapısını çalacak ve kendi riyasetinde tüm hükümet kurma alternatiflerini deneyecektir, doğal olarak. Başaramaz ise bu görev çok zamandır bu yetkiyi elde edebilmek için yanıp tutuşan CHP Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na tevdi edilecek ve beyefendi de aynı yönetmelere başvuracaktır. İşte tüm bu anlattıklarım reel politiğin ta kendisidir. Zat-ı alileri de beceremezse -ki beceremeyecek gibi görünüyor- sonuç erken seçim olur. 7 Haziran gecesi ‘’AK Parti’yi nassı bozduk ammaa’’ hisleriyle göbek atanların bu durumda halleri nice olacak.

İdeoloji ve idealler, istenen ve beklenenler, umulanlar ve olmayanlar… İşte ülkemiz ve milletimiz budur en nihayetinde ve kimseye atarlanacak bir halimiz de yoktur. Öz eleştirilerimiz, niye böyle olduğu adına geliştirdiğimiz teori ve tenkitlerimiz sadece bizleri bağlıyor ve sırf bu nedenle kendi aramızda konuşup mümkünse bu yanlışlardan arınabilmek ve sağlıklı bir duyarlılık oluşturup partimizin yeniden eski gücüne kavuşabilmesini sağlamak üzere tüm duyarlı vatanseverlerin düşünce ve duygularını AK Parti Genel Merkezi’ne iletmesi en önemli eylemlerden biri olacaktır. Öyle ulu orta mal bulmuş mağribi gibi gizli nefretler kusmanın kimseye bir faydası yoktur.

Selam ve duayla…