Normalde “istisna” olanı, istisna çocuklar için “kural” haline getirmenin mantıksızlığı ve insafsızlığı açık değil mi?
Milli Eğitim Bakanı’na açık mektup
Müteşekkiriz. Bakanlık olarak, damardan girdiniz; evet. En zayıf yanımızı bildiniz. En gizli yaramıza dokundunuz. Evladının varlığından utanan aileleri onurlandırdınız. Sessiz çığlıklarına cevap verdiniz. Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezleri’nin kuruluşunu projelendirdiniz.
Tıkanmış damarlarımızı açtınız. Can parçamız kızlarımızın Down’lı görünüşüne, ümidimiz oğullarımızın engelli haline, acıyarak, küçümseyerek, dışlayarak bakan topluma bir kalbi olduğunu hatırlattınız. Anaların gözünde engelli çocuklarının itibarı yenilendi. Yeniden sevebildiler çocuklarını. Sıcacık bir ümitle kucakladılar Down Sendromlu kızlarını, spastik oğullarını.
Şu anda 300.000’i aşkın “özel çocuk” her gün evlerinden alınıyor, çoğunlukla ebeveynlerinin eşliğinde özel eğitim alıyorlar, rehabilite ediliyorlar. Ülkenin her köşesinde engellilerin de onurluca yaşayabileceğinin anıtı olarak irili ufaklı “özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri yükseliyor. En az 40 bin gönüllü ordusu “özel çocuklar” için ter döküyor.
Öyle çok gürültülü bir hizmet değil bu. Yeraltında akıyor. Reklamı yok. Toplumsal huzurun kılcal damarı. Bu kadar özel çocuğun ailelerini de hesaba katınca, en az iki milyon insan sessiz bir sevinçle, mahcup bir memnuniyetle dua ediyor size.
Bugünlerde yüksek zeka ürünü saydıkları “damar okuma sistemi” ile gezen temiz kravatlı iyi niyetli bürokratlarınıza bir sorun. Kaç rehabilitasyon merkezinde kaç saat vakit geçirmişler?
Bildiğiniz üzere, sayın bakanım, masalar düzdür, girintisi çıkıntısı olmaz. Masa üzerinden bakınca, engelli bir çocuğun devamlılığının iniş çıkışları görülmez. Cilalıdır masalar, pürüzsüzdür; hep dört ayaküstünde durur; spastik bir çocuğu büyük şehir trafiğinde seansına yetiştirmek için servis şoförlerinin ve öğretmenlerinin kaç takla attığı masa arkasından görülmez. Masaların aklı yoktur; vicdanı hiç olmadı; zihinsel engelli çocuklarımızın duygu durumlarının sık sık dalgalandığı masa ehlinin aklına gelmez. Masa ehli ince duyarlılıkları olan, duyguları kırılgan bir çocuğun elini damar okuma aletine sokturmak için seans süresinden daha uzun bir süre harcanması gerektiğini bilmez.
Hadi bunlar sübjektif şeyler… Masa ehli bürokratlarımızın masasına şu bilgi iyi gider: Sağlık sektöründe denetim için kullanılan damar okutma sisteminin istisnaları var! “Zihinsel ve/ya fiziksel engelliler, 0-12 yaş arası çocuklar vs…” Normalde “istisna” olanı, istisna çocuklar için “kural” haline getirmenin mantıksızlığı ve insafsızlığı açık değil mi? Merakımı bağışlayın, nasıl oluyor da her yıl Viyana kuşatmasına çıkar gibi özel eğitim merkezlerinin can damarını kesecek bu taslak Meclis koridorlarında gezdiriliyor?
Sanıyorum bugün yarın oylayacaksınız taslağı… Masadan bakanların baktığı yerden bakarsanız diyeceğim bir şey yok. Böylece bir güzel disiplin gelir merkezlere. Korkumuzdan titreriz. Yanlışlık yapmayalım diye, faturamız eksik çıkmasın diye koştururuz. Masa kabilesinin anlayacağı şekilde söyleyeyim: Kâğıt üstünde güzel görünür her şey. O kâğıt da masada uslu uslu durur. Zevahiri kurtarırız. En az 10 yıldır elini değil gövdesini taşın altına sokmuş arkadaşlarım adına rica ediyorum: Lütfen masadan bakanların baktığı yerden bakmayın. Kalbinizle bakın, sayın bakanım. Kalbinizle…
Yoksa, çoluğu çocuğuyla, öğrencisi öğretmeniyle iki milyonu aşan bu sessiz huzur damar okuma aletinin fişini takar takmaz kısa devre yapacak…