Üçlü zirve önerisi

Abone Ol

Türkmenistan’da düzenlenen Türkiye-Azerbaycan-Türkmenistan Devlet Başkanları Zirvesi dönüşünde uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriye konusunda sorulan bir soruya verdiği cevapta Putin’e Beşşar el-Esed’in de katılacağı bir “üçlü zirve” önerisinde bulunduğunu açıkladı.

“Suriye-Türkiye-  Rusya üçlü olarak bir adım atalım istiyoruz. Bunun için de önce istihbarat örgütlerimiz bir araya gelsin, ardından savunma bakanlarımız bir araya gelsin, daha sonra dışişleri bakanlarımız bir araya gelsin. Onların yaptığı görüşmelerden sonra da biz liderler olarak bir araya gelelim” diyen Erdoğan, önerinin Putin tarafından olumlu karşılandığını söyledi.

Güvenli bölgeden terör örgütüne karşı alınacak tedbirlere kadar Suriye konusunda atılacak tüm adımların Türkiye’nin ulusal çıkarlarına göre belirleneceğinin altını çizdi.

Erdoğan’ın açıklamalarından anlaşıldığına göre, Ankara ve Şam arasındaki ilişkilerin normalleşmesi için belirlenen bir yol haritası var ve Erdoğan-Beşşar el-Esed görüşmesi ya da Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği üçlü zirve söz konusu yol haritasındaki ilerlemeye bağlı.

İki ülke istihbarat örgütlerinin hâlihazırda belirli konuları görüştükleri biliniyor.

O görüşmelerde arzu edilen noktaya gelinirse savunma bakanları görüşecek ve o görüşmenin sonucuna bağlı olarak da dışişleri bakanları bir araya gelecek.

Sürecin sonunda devlet başkanları bir araya gelerek normalleşme tamamlanacak.

Ancak bu işler kağıt üzerinde ifade edildiği kadar kolay değil ve çizilen yol haritasında ilerleme sağlanabilmesinin önünde ciddi bir takım engeller var.

Her şeyden önce Suriye denklemi farklı aktörlerin rol aldığı çok bilinmeyenli bir denklem.

Amerika var, İsrail var, İran var.

Söz konusu güçler hiç kuşkusuz çıkarlarına ters düştüğü anda süreci sabote etmek için ellerinden geleni yapacaklardır.

Suriye rejiminin de İran’ı bir yana bırakıp Türkiye ve Rusya’yla masaya oturmaya gönüllü olacağı düşünülmemeli.

İran’ın da o masada yer alması ve zirvenin üçlüden dörtlüye dönüşmesi için Tahran ve Şam’ın birlikte çaba sarf edeceklerini söylemek yanlış olmaz.

Terör örgütüyle geçmişten bu yana içli dışlı olan ve birçok yerde teröristlerle birlikte hareket eden Suriye rejiminin Türkiye’nin özellikle güvenlik konusundaki beklentilerini ne kadar karşılayabileceği cevap bekleyen bir başka soru.

Beşşar el-Esed’in beklentisi ve Moskova’nın arzusu, Türkiye’nin bugüne kadar destek verdiği ve askeri harekâtlarda yanında yer alan muhaliflere sırt dönmesi, Suriye’den askerlerini tamamen çekmesi ve kontrolündeki bölgeleri rejim güçlerine teslim etmesi yönünde.

Fakat mevcut koşullarda Türkiye’nin ulusal çıkarlarına aykırı olduğu için Ankara’nın böyle bir şeyi kabul etmesi mümkün değil.

Erdoğan’ın açık ve net bir şekilde ifade ettiği 30 kilometre derinliğindeki güvenlik koridoru -inşallah- en kısa sürede oluşturulacak ve Türk askerinin kontrolünde olacak.

Böylece Türkiye’deki Suriyeli mültecilerden dileyenler Mehmetçik tarafından korunan güvenli bölgeye ölüm korkusu hissetmeden gönül rahatlığıyla dönebilecek.

Görüşmelerde ilerleme sağlanabilmesi için öncelikle Şam’ın bu gerçeği kabul etmesi ve PKK/PYD/YPG’yle mücadelede kararlı olduğunu ispat etmesi gerekiyor.