Tuzunuz kuru olmasın!

Abone Ol

Tuz, tarih öncesinden beri bilinen ve hayatımızda rolü olan bir varlıktır. Keşfi hakkında bazı hikayeler anlatılır.

Bu hikayelerden bir tanesi hayvanların belli özellikteki bazı taşları yalamaları ve tuzlu kaynak suları içmeleri ile insanlığın dikkatini çektiği yönündedir.

Bu hikayenin doğruluğu durumunda tuz insanoğlunun hayatına M.Ö. 11000 yıllarında girmiş demektir.

Tabi her şeyin bununla başladığını net bilemesek de; tarihte tuz ile ilgili bildiğimiz birtakım olaylar silsilesi mevcuttur. Mısırlıların ölülerini tuzladıklarına dair bilgiler olduğu gibi, Tevrat’ta yakılarak “Tanrı”ya kurban edilecek olan hayvan etlerine tuz atılması gerektiği yazılıdır. İncil’de Hz. İsa’ya (a.s.) “Sen dünyanın tuzusun” denildiğinden bahsedilirken Kur’an-ı Kerim’de ise “Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?” (Vakıa Suresi, 70) ifadesi mevcuttur.

Bunlar, üç inanç grubunda da tuzun ne kadar önemli olduğunun göstergesi olabilir. İnsanoğlunun tükettiği tek kaya türü olan tuz hayatımızda elbette ki hem damak tadı olarak hem mineral ihtiyacını karşılamak adına oldukça gereklidir. Hayatın tadıdır adeta. Ancak aşırı tüketiminin sağlık için faydalı olmadığını tam aksine oldukça zararlı olduğunu da bilmemiz gerekli. Tüketirken dikkatli olmamız gereken üç beyazdan (un, şeker, tuz) biridir tuz.

Peki, ne kadar tüketmeliyiz? Ne kadar tüketirsek bedenimize faydalıdır? 5 gr, yani bir tatlı kaşığından daha az. Bu miktar bir günlük ihtiyacımız üstelik. Peki, toplum olarak ne kadar tükettiğimizi merak ediyor musunuz? Resmi 2012 yılı rakamlarına göre 15 gr. Günlük ihtiyacımızın 3 katı. Maalesef ekmek ve şekerde olduğu gibi tuz konusunda da aşırı gidenlerdeniz.

Sonuç mu? Hipertansiyon başta olmak üzere kalp hastalıkları, böbrek hastalıkları, felçlere kapılarımızı sonuna kadar açmak… “Ama ben tuzsuz yemek yiyemem ki” diyenleri duyuyorum ve diyorum ki hiç olmazsa işe azaltmaya çalışarak başlayın. Yemeğe tuz kattıysanız örneğin salatanıza, ayranınıza, ekmeğinize, cacığınıza, çorbanıza tuz katmayın. Hele hele çocuklarımız değerli dostlar! Onlar daha yolun başında. Alışkanlıklarını şekillendirmek bizim elimizde. Henüz oluşmuş keskin bir tercihleri yokken yemeklerini tuzsuz yapıp tuzsuz yemeğe alışmalarını sağlamak (ki zaten yedikleri pek çok sebze ve meyvede vücutlarının ihtiyacı olan tuz yaratılış olarak vardır ve yeterlidir), açık olarak içtikleri çaylarına şeker katmamak onların ilerideki sağlığı için yol, su, elektrik olarak dönecektir. İlerideki diyorum çünkü bu türden yapmış olduğumuz sürekli aşırılıklar insana hemen zarar vermez. Yıllar içinde birikerek belki de dönüşü bile olmayacak zararlar verirler.

Zararın neresinden dönülürse kardır kaidesince şimdiden kendimizin ve çocuklarımızın geleceğine olumlu yatırımlar yapıp doğru alışkanlıklar kazanalım ve kazandıralım.

Az biraz gayret! Tuzunuz kuru olmasın.