İstanbul’da geçen hafta düzenlenen Filistin Diasporası Halk Konferansı’nda yapılan konuşmalarda bir ara konu Arap dünyasındaki komedyenlere geldi ve Mısır’ın en ünlü komedyeninin Basim Yusuf olduğu söylendi.
Yanımda oturan Filistinli arkadaşa, “Mısır’ın en ünlü komedyeni Basim Yusuf değil” dedim.
“Ya kim?” der gibi şaşkınlıkla yüzüme baktı.
“Mısır’ın en ünlü komedyeni Abdülfettah El Sisi” dedim ve ekledim:
“Ağzını her açtığında milleti güldürüyor.”
Beklemediği bu cevap karşısında arkadaşım kahkahayı patlattı.
Darbe lideri hiç şüphesiz Mısır’ın başına bugüne kadar gelen en büyük felaketlerden biri.
Bununla birlikte her haliyle, yaptığı saçma sapan konuşmalar ve kırdığı potlarla Arapları gülümsetiyor.
Örneğin buzdolabında on yıl boyunca su dahi bulunmadığı açıklaması efsanedir.
Mısırlıları ve diğer Arapları sık sık güldüren darbe lideri ara sıra kendisi de güler.
Hem de hiç gülünmeyecek yerlerde.
Gülmesiyle de güldürür.
Geçenlerde yine böyle bir olay yaşandı. Katıldığı bir programda kendisine gönderilen soruyu okuduktan sonra “Kim yazdı bunu?” diyen Abdülfettah El Sisi, birden gülmeye başladı.
Soru şuydu:
“Tunus’ta devrimin başlamasından altı yıl sonra Arap Baharı hakkındaki değerlendirmeniz nedir?”
Arap halklarının demokrasi ve özgürlük talebiyle diktatör rejimlere karşı başlattığı mücadele hakkında Abdülfettah El Sisi’nin tavrı malum.
Nitekim o soruya da beklenen cevabı verdi ve kontrollü gerçekleşmeyen değişimlerin boşluğa yol açtığını, o boşluğun da istenmeyen kişiler tarafından doldurulabileceğini söyledi.
Kontrollü değişimden kastettiği, ordu kontrolünde bir değişim.
Tabii ne kadar mümkünse.
Suriye’de kimyasal silah kullanan Beşşar El Esed rejimine yaptırım uygulanmasını isteyen BM Güvenlik Konseyi karar tasarısı geçen gün Rusya ve Çin tarafından veto edildi.
Fransa ve İngiltere’nin Güvenlik Konseyi’ne sunduğu tasarının oylamasında Mısır çekimser kaldı.
Kahire, Suriye rejimi yanlısı tavrını savunurken, Suriye’nin kimyasal silaha sahip olduğuna dair kesin kanıt olmadığını ileri sürdü.
Abdulfettah El Sisi, Kasım ayında Portekiz televizyonuna verdiği röportajda, “Suriye, Irak ve Libya’da milli orduların desteklenmesi gerekir” diyerek demokrasiden değil ordu diktatörlüğünden yana olduğunu açıklamıştı.
“Milli ordular” dediği, Suriye’de Baas rejimi şebbihası, Libya’da Hafter’e bağlı çeteler ve Irak’ta da adına “Irak ordusu” denilen mezhepçi askeri yapı.Ne kadar “milli” olduklarının önemi yok.
Abdülfettah El Sisi için önemli olan tek şey halk iradesinin iktidar olmaması ve mümkünse ülkenin kontrolünün – perde gerisinden de olsa – ordunun elinde olması.
Ülkesinde halkın oylarıyla seçilmiş cumhurbaşkanını darbeyle indiren bir generalden de başkası beklenemez.Bu nedenle en azından kendi içinde tutarlı.
Tutarsız biri varsa o da her fırsatta demokrasiden ve insan haklarından söz edip ardından Abdülfettah El Sisi gibi eli kanlı bir diktatörün ayaklarının altına kırmızı halılar seren Avrupa ülkeleri. Almanya Başbakanı Angela Merkel, dün ve önceki gün Kahire’de darbe liderinin konuğuydu.
Merkel, Mısır aracılığıyla Türkiye’ye mesaj vereceğini düşünüyorsa yanılıyor.
Mısır, 80 milyonu aşan fakir nüfusuyla, ülke ekonomisini mahvetmiş ve yolsuzluklara boğulmuş cunta yönetimiyle koskoca bir kara delik.
Körfez ülkelerinin onca yardımını yuttu.
Bir yanda müflis Yunanistan ve diğer yanda müflis Mısır ile çıktığı bu yolculuk bakalım Merkel’i nereye götürecek…
Almanya Başbakanı Angela Merkel, dün ve önceki gün Kahire’de darbe liderinin konuğuydu…