Bu aziz milletin içine her daim zehir saçanlar, bitmeyen bir “mülteci” krizi oluşturmayı da başardılar. Eğer çözümden önce sorun odaklı düşünürsek (ki çözümle sorun esasında aynı yoldan eş zamanlı bulunan kavramlardır) en temel sorun kavramlarımızın işgale uğraması. Batılı zihinlere sahip olduğumuz için biz o insanlara “mülteci” diyoruz. Eğer İslami düşünce yapısına sahip olsaydık o insanlara “muhacir” diyecektik. Geçelim. Son zamanlardaki gelişmeler herkesin malumu. Suriye’de askerlerimiz kahpece şehit edildi, biz onun yasını tutarken birileri muhacirlerin evlerine saldırdı. Ev taşlamak, evi ateşe vermek hangi kitapta yazar yahu? İçinde kimin olduğu gözetilmeksizin, çoluk çocuk ölüme yollanır mı? Ki bu insanlar zaten zalimin elinden, ölümden buraya sığınmış. Normal şartlarda zalimden sana sığınan insanı görünce gurur duyman gerekirken, sen o insanlara zalim oluyorsan burada çok ciddi problem var demektir. Muhacir abimiz “biz sığındıksa Müslüman ülkesine sığındık, suçumuz ne” derken benim içim sızladı. Burası Müslüman ülkesi de içinde çürükler var işte.
Muhacirlerin içinde suçlular yok mu? Elbette var. Her sepette çürük meyve bulunur. (Şimdi sınırlar açılınca gidenler gösterilip yeni bir düşmanlık yapılıyor. Giden herkes Suriyeli değil ama onun da ötesinde adamların evini taşladın, gitmeyip de ne yapacaklar?) Mesela biraz da kendi içimizdeki çürükleri konuşalım mı sayın ırkçı yamyam dostum? Türkü asgari ücretle çalıştıran patronun, Suriyeli ne de olsa mecbur diyerek onu yarı fiyatına, daha da altına çalıştırdığını konuşalım mı? Suriyeli kadınların namusuna göz diken vatandaşlarımızdan bahsedelim mi? Sinirlenme hiç. Bunlar gerçek. Neleri var daha. (Kendilerini devletin karşısında konumlandıranlar dün gitsinler derken, bugün sınır kapılarının açılmasını eleştiriyorlar ama onlar da hiç bunlardan bahsetmiyorlar.)
Mazlumun dini, ırkı, adı falan sorulmaz. Senin beldende mazlumun evi taşlanıyorsa, Allah hesabını sana da sorar. Ki bu ırkçılık bir hastalık, yamyamlık. Bu insanlar Alman olsaydı, gurbetçi bir Türkün evini yakarken; Amerikalı olsaydı parkta bir zenciyi vururken görecektik onu. Tıpkı 25 sene önce “Kürt diye bir şey yoktur” şeklinde çığırtkanlık yaparken gördüğümüz gibi. Neyse, geçelim. Bu aziz milleti bunlarla lekeleyemeyecekler. Çünkü askerlerimizi şehit eden, kendi ülkesinde barbarlığa imza atan rejimden ve askerlerinden de gördük bunu. Fıtrat değişmiyor. Çanakkale’de Ocean zırhlısı sürüklenirken limanda bulunan bir mayına çarpmıştı. Gemi batmaya başlamış, yardıma gelen gemiler yaralıları tahliye etmeye başlamıştı. İşte bu anlarda bizim askerimiz ateşi durdurmuş, yaralıların tahliyesinin bitmesini beklemişti. Bunu başka hiçbir orduda göremezsiniz. Şimdi Suriye’deyiz, yüz yıllık hesabı kapatıyoruz. Allah ordumuzun yardımcısı olsun. Rejim askerleri ordumuzdan kaçıyor, yavaş yavaş öldürüyoruz çünkü. İşte kaçarlarken ambulansa girdikleri bir video düştü. Ambulansa giriyorlar, konuşurlarken içlerinden bir tanesi “Buraya saklanalım” diyor. “Türkler ambulans vurmaz!”