Hiç dikkat ettiniz mi bilmem ama son dönemlerde bu ülkeyi aşağı çekenler maalesef bu toprakların içerisinden ve “Amacımız Türkiye’yi kurtarmak” diyorlar…
Peki, kimden kurtaracaklarmış?
Durdukları yeri sorgulamadan kendilerini “kurtuluş havarisi” sayanlar, ne denli bir çelişki içinde olduklarının farkında mı?
Ekranlarda tebessüm edenlerin, arakada aldığı ve bağlayıcı kararların gerçek can yakıcılığını görmezden gelerek, “Oh ne güzel işsiz, aşsız bırakıyorlar”ı inkâr edecek kadar körleşebilir mi bir insan? Ve bir yüreği bu denli hissiyatsızlaştırabilir mi bir ideoloji?
Hiç bir siyasi tarihi referans almayan, uluslararası teamüllere uymayan bir anlayışın bu topraklardan çıkarak yine bu toprakları kurtaracağını iddia etmesi gerçek bir talihsizliktir…
“Irkçılık, bir ırkın kendisine ayna tutarak tapınmasıdır ve bu dünyanın her yerinde tehlikeli bir hastalıktır” diyen Sebastian Haffner’e kulak verdiğinizde, CHP’nin ayrılıkçı bir “HDP Kürtçülüğü”nü, sırf iktidara ulaşmak adına kutsaması da ciddi bir soruna işaret ediyor…
Türkiye siyasetini adeta bir deli gömleğine hapsetmek isteyen çelişkili ittifaklar, ülkemizi içeriden işgal etmek isteyenlere karşı verilen mücadeleyi de akamete uğratıyor…
Sırf Sayın Erdoğan’ın karşısında olmak adına, ona karşı olan her legal ya da illegal yapıya göz kırpmak, yalpalayan bir rota ile doğru gitmenin önündeki en büyük engele işaret ediyor…
Doğrularla yanlışların tersyüz edilmeye çalışıldığı bir rotada siyaset üretenler, gelecek adına ciddi endişe kaynağı…
Bir karşıtlık üzerinden hakikati örtenler iktidarı, ekosisteminden koparılmış, önü-sonu yok edilmiş kırpık ifadelerle, “Ama sizde onlarla” diye başlayan cümlelerle mahkûm etmeye çalışarak kendi hezeyanlarını akredite etmek istiyorlar…
Hâlbuki bu iktidar bir terör örgütünü asla isyanıyla birlikte kabul etmemiştir. “Silahlarınızı gömüp üzerine de beton dökmeyi kabul ederseniz” net şartıyla başlayan cümleler, ne PKK’dan ne de onun siyasi uzantısı HDP’den bir karşılık görmediği gibi, FETÖ yapılanmasının da desteğiyle bir işgal hareketine dönüştü; hendek olayları şeklinde…
Devletin verdiği tarihi fırsata bir isyanla karşılık verenler, bu isyan halinden vazgeçmiş ya da nedamet getirmiş de değiller…
CHP tek başına bir iktidar hayali kuramadığı için tarihsel çizgilerini çiğneyerek bütün bu asi yapıları etrafında toparlamaya çalışıyor… Siyasi düşünceleri belirginleştiren bütün hatları silikleştiren bu ittifak anlayışının öncelikle CHP’yi işgal edeceği, eğer fırsat bulursa da Türkiye’yi işgal edeceği endişesi, ufkî perspektifi olanlar için derindir…
Bu savrulma ki, CHP’yi Türkiye’nin en derin meselelerinde ya sessiz kalmaya ya da karşıtlarına hizmet etmeğe mecbur bırakıyor…
Ormanlar kül edilirken “Truva Atlığı” yaptığı HDP’yi incitmemek için susan CHP halinden daha acı bir hal hatırlamıyorum…
Beni en çok endişelendiren şey ideolojik bir saplantının, iktidar karşıtlığını bu derece hissiyatsız hale getirmesidir…
Devlet eliyle şiddete ve isyana verilen cezayı gayrimeşru göstermeye çalışmak ne derce vahim ise ona meşruiyet kazandırmak da o derece vahimdir; amacı ne olursa olsun…