Dünya

Türkiye'siz Olmaz!

Abone Ol

9-10 Eylül 2023’de gerçekleştirilen G-20 Liderler Zirvesi’nde gündeme gelen ve karara bağlanan Hindistan-Ortadoğu- Avrupa Ekonomik Koridoru (IMEC), bir yandan uluslararası ekonomik sistem öte yandan uluslararası jeopolitik ve siyaset açısından oldukça önemli. Diriliş Postası konunun detaylarını Ankara Krizin ve Siyaset araştırmaları Mezkezi (ANKASAM) Danışmanı Dr. Kadir Ertaç Çelik’e sordu.

IMEC, Amerika Birleşik Devletleri’nin küresel hegemonyasına Asya Pasifik üzerinden meydan okuyan Çin’in Kuşak-Yol Girişimi’ne bir cevap niteliğinde gibi. Bu proje; ilk bakışta küresel liderliğini Atlantik İttifakı bağlamında Avrupa, yer altı zenginlikleri ve stratejik konumu bağlamında Ortadoğu ve jeopolitik bağlamda da Asya-Pasifik olmak üzere üç sac ayağı üzerinden sürdüren ABD’nin, bu koridor ile bir yandan söz konusu bölgeleri birbirine entegre etmesi anlamına geliyor. Öte yandan da ABD, hegemonik liderliğine meydan okuyan ve challenger rolünü üstlenen Çin’i Hindistan üzerinden dengelemeye çalışıyor.

Koridorun güzergahı ve bu bağlamdaki aktörler üzerinden bir okuma yapıldığında Hint-Pasifik’in Akdeniz ve Ortadoğu üzerinden Avrupa’ya entegre edildiğiğinin ilk etapta göze çarptığını söyleyen ANKASAM uzmanı, Batı’nın işbirliği konusunda Körfez ülkeleri ve İsrail’i merkeze aldığı İran ve Türkiye gibi bölgenin önemli ülkelerini bypass ettiğini belirtti.  Hindistan-İran ilişkileri bağlamında bakıldığındaysa projenin ticari ve stratejik açıdan önemli olan Çabahar Limanı’nın etkisizleştirilmesi anlamına geldiğini ve bu hamleyle Türkiye’nin güzergâh dışı bırakılmasının hem ekonomik hem politik anlamda rasyonaliteden uzak bir seçenek olduğunu vurguladı.

Küresel rekabetin aktörlerinin ekonomik sıkışmışlıkları ve uluslararası sistemin yaşadığı ekonomik bunalıma çözüm arayışı kapsamında G-20 Zirvesi’nde Afrika Birliği de sisteme dahil edildi. Bu kararı ANKASAM uzmanı Çelik, “Batı’nın yeni pazar olarak Afrika ve Hindistan’ı seçenek olarak değerlendirmesi” olarak yorumluyor ve böylece ekonomik hegemonyanın devamı ve sürdürülebilirliğinin daha güvenli hale geleceğini söylüyor.

Ekonomik ve politik boyutuyla hareketle küresel bir rekabetin hamlesi olan IMEC, bir işbirliği projesi olarak sunulsa da başta Ortadoğu olmak üzere bahse konu bölgede yeni rekabet ve riskleri de gündeme getirme potansiyeline sahip gibi görünüyor. Öyle ki bölgesel işbirlikleri bölge aktörlerinden ziyade üçüncü aktörler tarafından dayatıldığında bölgeye refah ve huzurdan ziyade istikrarsızlık getiriyor. Nitekim Dr. Kadir Çelik de “Körfez’in İsrail ile öne çıkarıldığı Hindistan merkezli bir proje; İran, Rusya ve Çin gibi aktörleri rahatsız edebilir. Ayrıca daha önce hayata geçirilmeye çalışılan ama rafa kaldırılan Eastmed Projesi örneğindeki gibi Türkiye’yi bypass eden ve egemenlik haklarını ihlal eden projelerin maliyetleri faydasına kıyasla çok daha fazladır.” diyor.

Tüm gelişmelere bakarak; Türkiye’nin bölgesel projelerin dışında olmasının faydadan uzak bir durum ortaya çıkaracağını belirtelim. Türkiye’nin bölge ülkeleriyle ilişkileri zannedilenden çok daha güçlü. Ülkemiz bölgesel işbirliklerinde katalizör olma yeteneğine sahip. Dolayısıyla Türkiye’nin içinde olmadığı bir proje faydadan çok uzak olabilir.