Türkiye’nin tohumu dünyaya umut oldu

Abone Ol

Türkiye son yıllarda tohum üretimi konusunda hayli mesafe katetti. Bu gayret ve çabalar karşılığını buldu ve bugün ülkemiz ticaret hacmiyle dünyada ilk 10 arasında yer alıyor. 75 milyar dolarlık hacme sahip pazarda yaklaşık 2 milyar dolarlık bir paya sahibiz. İhracat gelirlerimiz de artış gösteriyor. Dünyanın 117 ülkesine Türk tohumları gönderiyoruz ve bunun karşılığında ihracattan yaklaşık 400 milyon dolar kazanıyoruz.

Şimdi sırada bu hacmi daha da artırmak var. Bununla birlikte daha doğal, daha güvenli, daha yerel tohumlar üretmek ve insanlığın hizmetine sunmak en önemli gayemiz olmalı.

Tarımda yakalanan üretim başarılarını sürdürülebilir kılmanın yolu tohum istikrarından geçiyor.

Ancaak!

Unutmamamız gerekiyor ki sağlıklı bir toplumun temelleri de doğal tohumlarla üretilen tarımsal ürünlerle mümkün oluyor.

Doğal tohum üreteceğiz, doğal besinler tüketeceğiz, sağlıklı bir toplum olarak yaşayacağız.

Su kaynaklarımız kuruyor!

Bu arada kuraklık kapıya dayandı. Topraklarımız çoraklaşıyor, arazilerimiz kuruyor, hayat kaynağımız olan su bizden uzaklaşıyor. Sular çekiliyor.

Şaka değil, tehlike hiç olmadığı kadar yakın. Türkiye'de son 50 yılda 36 göl kurudu. Kurumaya da devam ediyor.

Bağımsız kaynaklar, bilim adamları dünya genelinde 2,5 milyar insanın sağlıklı suya ulaşamadığını ifade ediyor. Buna karşın yine her yıl 500 milyon ton ağır metal ve benzeri kirletici unsurlar, su kaynaklarına karışıyor. Yani elimizdeki sınırlı su kaynaklarını da insan eliyle kirletiyoruz.

Bilinçsiz tarımsal sulamayı durdurmak, su israfına son vermek, suları kirletmemek için bugünden tezi yok harekete geçmek zorundayız.

Yarın çok geç olabilir!

Kalabalık yalnızlık yılına veda ederken

Aile, toplum, muhabbet, cemiyet… Bu kavramlar yakın zamanda mazide anı olarak kalacak gibi. Bilişim çağında kalabalıklar yalnızlık hastalığına müptela olmuş durumda. Bireysel yaşam ve yalnızlık bir salgın gibi bizleri tehdit ediyor. Türk Dil Kurumu da bu salgına kayıtsız kalmadı. Ankara Üniversitesi ile iş birliği yapan Türk Dil Kurumu, bir milyon kişiden fazla katılımla bir oylama çalışmasına imza attı. Oylama neticesinde “kalabalık yalnızlık” yılın kelimesi olarak belirlendi.

Çok ama çok anlamlı bir çalışma. İnsanlık dijital kölelik tehlikesiyle karşı karşıya. Kalabalıklar içinde yalnızlık yaşıyoruz. Yalnız geliyor, yalnız yaşıyor ve yalnız gidiyoruz!

Sorumluluk yok, aile yok, inisiyatif almak yok!

Filmlerde, reklamlarda, dizilerde, iş hayatında, imar planlamasında, ulaşımda… Hayatın her aşamasında bireysel hayat cazibesi “dayatma derecesinde” pazarlanırsa olacağı bu!

Yeni yılla başlayan gelecek kavramında bu olumsuzlukların tehlikesinden uzak kalmak istiyorsak özellikle gençlere yönelik ciddi çalışmalar yapmak zorundayız. Geleneksel yaşam tarzımızı diri tutmak, karşılıklı sorumluluklarımızı topluma hatırlatmak için gayret göstermeliyiz. Dijital kölelik tehlikesine karşı çocuklarımıza doğayı sevdirmek, toprakla buluşturmak, aile olmanın mutluluğunu tattırmak gibi aktivitelerle işe başlayabiliriz.

Cemiyetçi, toplumla iç içe, ailesiyle hemhâl olan bir nesil istiyorsak çocuklara kötü örnek olmamalı, söylediklerinizi yapmalı, sevgiyle yaklaşmalı, muhatabınızı anlamalı, samimiyetle paylaşmalı, “öz güven” tuzağına düşmemeli, “ben çektim o çekmesin” safsatasına kanmamalısınız.

Çay ve kahve kanserden koruyor

Türk kültüründe çay ve kahvenin yeri bir başkadır. Gün içerisinde en fazla tükettiğimiz içecek çeşitlerinden, Amerikan Kanser Derneği'nin açıklamasına göre çay ve kahve tüketmek sadece muhabbet vesilesi değil, aynı zamanda iyi bir şifa kaynağı…

Bilim insanları çay ve kahve tüketiminin ağız ve boğaz kanserleri de dâhil olmak üzere baş ve boyun kanserleri riskini azaltabileceğini açıklıyorlar.

Araştırmayı yapan bilim adamları kahve ve çayın potansiyel olarak koruyucu bir etkiye sahip olduğunu öne sürüyorlar. Öyle ki; dünya çapında yedinci en yaygın kanser türü olan baş ve boyun kanserlerine karşı çay ve kahve içmenin iyi geleceğini ifade ediyorlar.

Her hastalıkta olduğu gibi baş ve boyun kanserlerinin yaygınlaşmasında da sağlıksız yaşam tarzı ve kötü beslenme karşımıza çıkıyor.

Çare belli; gıda güvenliğine riayet etmeli ve iyi beslenmeliyiz. Ölçüyü kaçırmadan çay ve kahve tüketmeye devam etmeliyiz.