Suriye’de Baas rejiminin devrilmesinden sonra kurulan geçici hükûmetin dışişleri bakanı olarak atanan Esad Hasan eş-Şeybani’nin, siyaset ve uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisansını tamamladığı İstanbul Sabahattin Zaim Üniversitesi’nde, aynı alanda doktora eğitimine devam ediyor olması dikkatleri yeniden Türkiye mezunlarına çekti.
Üniversite eğitimini Türkiye’de tamamlayan Somalili Abdülkadir Muhammed Nur’un ülkesinde önce adalet, sonra da savunma bakanı tayin edilmesi büyük yankı uyandırmıştı.
Farklı ülkelerden gelip Türkiye’de üniversite okuyan öğrencilerin ülkemizin yumuşak gücüne katkısı inkâr edilemez.
Bundan sonra daha birçok ülkede, ABD ve Avrupa üniversitelerinden mezun üst düzey yetkililerin yanında Türk üniversitelerinden mezun olanların da benzer görevler üstlendiklerini göreceğiz.
Bingöl Üniversitesi’nde yüksek lisans eğitimi alan Halep Valisi Azzam Garip ve Kadın İşleri Ofisi Başkanı olarak atanan Ayşe ed-Dibs Seyidoğlu gibi Türkiye mezunu ya da vatandaşı birçok ismin önümüzdeki dönemde Suriye’nin yeniden inşasında aktif görev alması bekleniyor.
Somali’nin ardından bir ülkenin daha yeniden inşasına öncülük ediyoruz.
Şam’daki yeni yönetimle birlikte Türkiye-Suriye kardeşliği ve iş birliği yakın gelecekte her iki ülkeye de -Allah’ın izniyle- büyük kazançlar sağlayacak.
Doğu Akdeniz’de aleyhimize kurulmaya çalışılan dengeler ve Türkiye’yi sahillerine hapsetme planları çoktan çöpe gitti.
Kıbrıs’ta bağımsız iki devletli çözümü savunan Türkiye’nin ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) eli güçlendi.
Kim bilir; belki de yakın gelecekte Şam, KKTC’yi tanıyacak.
Birçok kimse farkında değil ama Türkiye Suriye’de ABD, Avrupa, Rusya ve İran’ı üst üste koyup yendi.
Bölgeye yönelik kirli planlarını ve terör örgütleri eliyle inşa etmeye çalıştıkları emrivakiyi tek bir hamlede devirdi.
Bölücü terör örgütünün en büyük hamisi Almanya’nın Dışişleri Bakanı Ankara’ya gelip “PKK’nın artık silah bırakması gerekiyor. Türkiye Suriye’den tehdit edilmemeli.” diyorsa bu, sahada kazanılan müthiş zaferin sonucudur.
O zaferin kazanılmasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) ve Millî İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) büyük katkısı var.
Planlama, hazırlık ve uygulama süreçlerini başarıyla yöneten, isimleri ve resimleri kamuoyu tarafından bilinmeyen, özverili çalışmalarıyla her türlü övgüye layık kahramanların rolü unutulmamalı.
Türkiye düşmanı zalim Baas rejimine son veren devrimcilerin İdlib’de Ankara’yla koordineli bir şekilde tamamladıkları “yönetim stajı” ve edindikleri tecrübe Özgür Suriye’nin inşasında çok yararlı olacak.
İdlib’i uzun süre yöneten Ebu Muhammed el-Cevlani ya da bugün bilinen gerçek adıyla Ahmed eş-Şera liderliğindeki Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ), Suriyeli binlerce genci DEAŞ’ın ağına düşmekten korudu ve terörden uzak tuttu.
Önceki gün France 24 kanalına konuşan Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın açıkladığı gibi, DEAŞ ve El-Kaide ile bağlantılı örgütler hakkında istihbarat toplama konusunda Türkiye’yle iş birliği yaptı.
Bu arada, İslami gruplar hakkında MİT’in, kerameti kendilerinden menkul birtakım hocalardan daha çok bilgiye sahip olduğunu da gördük.
Onlara kalsaydı bugün Suriye’de kazanılan zaferi kutlamak yerine HTŞ ile savaşıyor olurduk.