Bugün; sağ, sol, etnik, etnik, dini hiçbir ayrım yapmadan akademik kimliğimin vermiş olduğu avantaj ile birlikte her kesimle değişik boyutlarda ilişkilerim var. İstisnasız herkes ama herkes ‘iyilik’ten konuşur. Ben kötülükten konuşan, yarın olunca ben, şu kötülüğü yapacağım diyene rastlamadım. Herkes iyiliklerden konuşur, herkes kötülüklerden şikayetçi ama herkes iyiliği bir başkasının yapmasını ister ve bekler. Kimse o narin elini taşın altına koymaya cesaret edemez. Bu taşın altına bir el konulduğunda ise kim için, ne için, kimin yararına diye hemen sorgulanmaya başlar. Kimlik ve kişiliklerimizde büyük aşınma var. Kimliklerimiz yarılmış ve yırtılmış. Kişiliklerimiz paramparça. Ülkelerindeki savaştan ötürü ülkemize göç etmek zorunda kalan Suriye’li kardeşlerimize bile tahammül seviyemiz giderek düşmekte. İnsanlığımızı kaybetmekteyiz.
Daha önce balkanlardan Anadolu’ya gelen Türkler, Kafkasya’dan gelen boylar; çerkezler vs. Kırımdan gelen tatarlar, Balkanlardan gelen; Makedonlar, Boşnaklar, Arnavutlar..
Bunların Anadolu’da ne işi vardı ?
Sığınılacak tek yer burasıdır. Sığınılacak tek yer Anadolu’dur. Böyle bir tarihi, böyle bir geçmişi vardır. Bu da Türklerin Anadolu’ya vermiş olduğu rol ile değerlendirilebilir. Türkiye’de onlarca ülkeden gelen göçmenler var; Türkistan’dan, Kazakistan’dan, Afganistan’dan, Suriye’den gelen onlarca göçmen var Türkiye’de. Bir tarafta on tane yirmi tane Türk devleti var, bir tarafta on tane yirmi tane İslam devleti var.
Niye oralara gitmiyorlar ?
Çünkü; Anadolu’nun kurucu kimliği var, Türkiye kurucu kimlik burada. Türkiye’yi her konuda eleştirebilirsiniz ama bu rolü için eleştiremezsiniz. Türkiye; dünyanın da, namusunu, birliğini, imanını. kanını koruyan kurucu ülkedir.
Bugün Türkiye’ye savaş mağduru olarak gelen 2.5 milyon Suriye’li vatandaşımız var. Kimilerinin ötelediği, kimlerinin çıkar ve menfaatleri doğrultusunda kullandığı, kimilerinin nefretle baktığı Suriye’liler. Ve bu 2.5 milyon nüfusun 1,5 milyonuna yakınını okul çağındaki çocuklar, gençler oluşturuyor. Gecen sene bunların eğitime kazandırılması yüzde 10 civarındayken bu sene yüzde 12’ler de (rakamlar güncellenebilir). Ve tam burada birileri geliyor; ‘Mezopotamya halkı olarak sizi kucaklamaya geldik’ diyen İngiliz ajanları. ‘‘Bu pis Türkler, pis Müslümanlar sizleri sömürüyor, sizi aç çalıştırıyor, sizi öteliyor. Bizler sizi kucaklamaya geldik’’ diye geliyorlar. Bu okul çağındaki çocukları-gençleri ülkelerine götürüyorlar. Zeki olanlarını bilim insanı, zeki olmayanları ise tekrardan Müslümanlara karşı kullanmak üzere işliyorlar ve yetiştiriyorlar. İlerleyen yıllarda her sahip olamadığımız Suriye’li çocuk-genç bize tehdit olarak geri gelecektir. Bu yüzden elimizi çabuk tutup biran önce bu kardeşlerimizi eğitim-öğretim hayatına kazandırmalıyız.
Onların Allah’tan başka bir de Türkiye’leri var. Ya bizim.. ? Bu imtihanı iyi okumamız gerek.