İran ile İsrail arasında yaşanan son gerilim sırasında Türkiye’de bazı çevreler yine “İran’ın güvenliği Türkiye’nin güvenliğidir.” tarzı söylemleri piyasaya sürdüler.
Bu söylemi çoğunlukla İran’ın Türkiye’deki uzantıları dile getirdiğinden bunun da özünde Türkiye’nin İsrail karşısında İran’ın yanında yer alması gerektiği argümanına dayandığını söyleyebiliriz.
Uluslararası ilişkilerde ulusal güvenlik söz konusu olduğunda her koyunun kendi bacağından asıldığı, hiçbir devletin başka bir devlete ulusal güvenliğini emanet edemeyeceği bir sistemin hüküm sürdüğü herkesin malumudur.
Bundan dolayı Türkiye’nin, ulusal güvenliği söz konusu olduğunda kendi ayakları üzerinde duracak ve kendi işini kendi başına görecek bir düzeyde olması hayati öneme haizdir.
Bu durum haddizatında devletler arası güvenlik konularında iş birliği yapılamayacağı manasına tabii ki gelmez. Ama bu iş birliğinin sınırlı olduğu ve ulusal güvenliğin asla ve katiyen sadece bu tarz iş birliklerine dayandırılamayacağı ortadadır.
Zira devletler bekalarını ilgilendiren ulusal güvenlik konularında hep en kötü senaryoya göre hazırlıklı olmak zorundadırlar.
Dolayısıyla Türkiye’nin güvenliği pek tabii ki her şeyden önce Türkiye’den başlar.
Bunun ötesinde yine pek tabii ki Türkiye’nin yakın çevresinde yaşanacak krizlerin Türkiye’ye negatif olarak yansımaması için Türkiye’nin bu krizlerde aktif rol oynaması kaçınılmazdır.
Fakat bu aktif rol asla İrancıların propagandasını yaptığı gibi, Türkiye’nin İran’ın güvenliğini sağlaması gerektiğini ortaya koyacak şekilde yorumlanamaz.
Zira Türkiye ve İran arasında ne böyle bir ittifak ne de böyle bir ortak vizyon söz konusudur.
Aksine Türkiye ve İran Orta Doğu’da birçok konuda karşı karşıya durumdadırlar.
Dolayısıyla bugün İran’da ne devlet yetkilileri düzeyinde ne entelektüeller arasında ne de medya mensupları arasında bir Allah’ın kulu “Türkiye’nin güvenliği İran’ın güvenliğidir.” tarzı bir söylem kullanmamaktadır.
Hâl böyleyken Türkiye’deki İrancıların söylemi, içi boş realiteden uzak bir propagandadan ibarettir.