Siyasilerin, medyanın ve kamuoyunun yarım asırdır konuştuğu, tartıştığı, “kapıştığı” başkanlık sistemi için tünelde ışık görünmeye başladı. Demokrasinin ana öznesi olan milletten “Başkanlık sistemi isterüz” sözleri bir hayli yükseldi. Parlamentodaki, karmaşa da kökeni İtalyan kent devletlerine dayanan, modern dünyada ise ABD’nin 1787 Anayasası ile hayata geçirdiği başkanlık sisteminin mecburiyetini ortaya koyuyor. AK Parti İstanbul Milletvekili Burhan Kuzu’nun 2013’te Türkiye’de İktidar Dergisi’ne verdiği röportajda şu sözlerle yaptığı parlamenter sistem tanımı, bir bitişi tüm çıplaklığıyla gözler önüne seriyor: “Bir Hollanda ineği günde 50 kilo süt verir. Sağılan süt kovasına bir tekme vurulur ve süt dökülür. Türkiye’nin son 50 yılın Menderes, Demirel, Özal biriktirmiş, ancak koalisyon tüm birikimleri yemiş bitirmiş.” Tespitler doğru. Türkiye, ekonomik buhranlar, darbeler, toplumsal kutuplaşma ve siyasi krizlerden dolayı büyük bedeller ödemiş bir ülke. Parlamenter sistem de dengeler bir pamuk ipliğine bağlı. 7 Haziran’da sandıktan çıkan koalisyon kararı, 1 Kasım’da da tekerrür etseydi, terörle mücadele bu kadar güçlü yapılabilir miydi? Ekonominin durumu ne olurdu? Gözünü Türkiye’ye çevirmiş ümmetin yetimleri de bir başına kalmaz mıydı? Açıkça, darmadağın olurduk…
Diktatörlük palavrası
AK Parti 2012’de yayınladığı 2023 vizyonu kitapçığıyla merhum Alparslan Türkeş’in, Turgut Özal’ın, Süleyman Demirel’in hatta Tansu Çiller’in Türkiye’nin bekası olarak gördüğü başkanlık sistemini milletin gündemine soktu. O günden bugüne muhalefetin engelleri yüzünden tartışamıyoruz, varsa yoksa, çirkeflik, hakaret… Ama bugün tartışma günü. Türkiye, milletin iradesine karşı çıkan siyasi fertler yada tüzel kişilerin sessiz sedasız yok oluşuna defalarca tanıklık etti. Millet, muhalefete “Başkanlığı” tartışalım mesajı veriyor. Çünkü başkanlık zaruret. CHP ve MHP, başkanlık sisteminden kaçarak bir yere varamaz. Başkanlığın “Diktatörlük” olduğunu iddia edenlerin, Türkiye’yi kaosa sürükleyecek planların sözcülüğünü üstlenmeleri riyakarlık değil mi? Hem de dik alası… Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık için öneri beklediğini defalarca yineledi. Sonuç yok. Başkanlık sistemini diktatörlük değildir. Sistemin “Taklitçisi” konumundaki ABD’de diktatör bir başkan yoktur. Diktatörlük arayanlar 1923 ila 1950 arasındaki Türkiye’ye baksınlar…
Tarihe yön vereceğiz
Muhalefetin, sisteme neyh etmek adına propaganda araçlarından biri de başkanın yetkileri. Lakin bu da dayanaksız. Başkanlığın doğru uygulandığı hiçbir ülkede başkanın yetkileri sınırsız değildir. Meclis, başkana bütçe konusunda büyük sıkıntılar yaşatabilir, “impeachment” uygulamasıyla başkan azledilebilir. Andrew Johnson ve Bill Clinton’un karşılaştığı durumlar ortadadır. Başkanlık defalarca anlatıldı, şimdi söz milletin ve bende Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak, muhalefetten “Nasıl bir başkanlık?” sorusunun cevabını almak istiyorum. Türkiye geleceğine yön verecek bir kararın aşamasında. Ya manda, himaye, işgal ve sömürülere boyun eğeceğiz ya da Cihan-ı Şumul bir devletin temelini atan “akiller” olacağız. Haydi katillerin sistemine karşı “Başkanlık” ile intifada hareketini başlatalım. Türkiye’nin bekasına biz yön verelim. Tarih bizlerin doğruluğunu konuşsun. Selam ve dua ile..