Adalet ve İçişleri Bakanlığından, İnsan Hakları İzleme Örgütünün (Human Rights Watch) “Açık Çek: Türkiye’de Darbe Sonrası İşkenceye Karşı Koruma Tedbirlerinin Askıya Alınması” başlıklı raporuna ilişkin ortak açıklama yapıldı.
Açıklamada, söz konusu raporun hükümet yetkilileriyle hiçbir iletişim kurulmadan, bilgi, belge ve görüş talep edilmeden tek taraflı, somut gerçeğe uygun olmayan bir şekilde hazırlandığı belirtildi.
Raporun Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) mensuplarıyla, örgütle irtibatlı olan kişilerin etkisi altında hazırlandığı izlenimini verdiğinin vurgulandığı açıklamada, örgütün 15 Temmuz’dan önce bağımsız mahkemeler ve Milli Güvenlik Kurulu (MGK) tarafından terör örgütü olarak ilan edildiği anımsatıldı.
“Kaygı verici”
Uluslararası düzeyde İslam İşbirliği Teşkilatının kararı ile FETÖ’nün terör örgütü olarak ilan edildiğinin hatırlatıldığı açıklamada, Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiserinin FETÖ’yü terör örgütü olarak tanımladığına işaret edildi. Açıklamada, “Raporda, demokratik düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs eden silahlı bir terör örgütü liderinden ‘din adamı’, silahlı terör örgütünden ‘Gülen hareketi’ olarak bahsedilmesi kaygı verici bulunmaktadır.” ifadelerine yer verildi.
Türkiye’nin 15 Temmuz terörist darbe teşebbüsü sonrasında aldığı önlemlerin, Anayasada yer alan temel insan hakları, hukuk devleti ilkeleri ve uluslararası yükümlülüklerle uyum arz ettiğinin altının çizildiği açıklamada, söz konusu süreçte Türkiye’nin kurucu üyesi olduğu Avrupa Konseyi ile Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kurum ve kuruluşlarla yapıcı diyaloğa dayalı mevcut iş birliğinin artarak devam ettiği aktarıldı.
“Gerçek ortaya çıkmaktadır”
Darbe teşebbüsünün elde edilen deliller kapsamında terörist başı Gülen’in emir ve talimatıyla gerçekleştirildiğine dikkat çekilen açıklamada, “Darbe teşebbüsüne ilişkin yürütülen soruşturmalarda, darbe teşebbüsüne katılan çok sayıda darbeci gözaltına alınmış ve yapılan aramalar sonucu pek çok delil elde edilmiştir. Elde edilen delillerin deşifre, analiz, tasnif ve değerlendirilmesi sonucunda gerçek bütün boyutlarıyla ortaya çıkmaktadır.” bilgisine yer verildi.
“İşkence ve kötü muameleye sıfır tolerans”
Rapordaki dayanaksız ve temelsiz iddiaların aksine, devletin yaşam hakkı ve işkence yasağına ilişkin yükümlülüklerinin her şeyden önce Anayasa gereğince devam ettiğine dikkat çekilen açıklamada, “Türkiye işkenceye sıfır tolerans politikasının bir sonucu olarak işkence suçu için zamanaşımını kaldırmış dünyadaki ender ülkelerden biridir. İşkence ve kötü muameleye ilişkin her türlü iddianın etkin bir şekilde bağımsız ve tarafsız yargı makamlarınca soruşturulduğu konusunda, en ufak bir tereddüt bulunmamaktadır.” ifadesi kullanıldı.
Türkiye’nin “İşkencenin ve Gayri İnsani ya da Küçültücü Ceza ve Muamelelerin Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi”ne taraf olduğunun anımsatıldığı açıklamada, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesinin (CPT) 15 Temmuz sonrası süreçte ziyaretlerde bulunduğu aktarıldı.
Ortak açıklamada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin (AİHM), hükümet tarafından sunulan bilgi ve belgelere dayanarak kötü muamele iddialarıyla tedbir talebinde bulunulan başvuruları reddettiği bildirildi.
“30 günlük gözaltı süresi hiçbir şekilde uygulanmamıştır”
Gözaltına alınan kişilerin ifadelerinin sağlıklı şekilde alınması amacıyla OHAL kapsamında gözaltı süresinin 30 gün olduğunun hatırlatıldığı açıklamada, “Gözaltındaki kişiler, bunların müdafileri veya kanuni temsilcileri, eş ya da birinci veya ikinci derecede kan hısımları, hemen serbest bırakılmayı sağlamak için CMK’nın 91. maddesinin beşinci fıkrası uyarınca Cumhuriyet savcısının bu yöndeki yazılı emrine karşı, sulh ceza hakimine başvurabilmektedirler. Ayrıca bu süre, sadece devletin güvenliğine, anayasal düzene, milli savunmaya, devlet sırlarına karşı suçlar ile terör suçları ve toplu suçlarla sınırlı olarak uygulanabilmektedir. Kaldı ki, 30 günlük gözaltı süresi hiçbir şekilde uygulanmamış olup, gözaltına alınanların büyük çoğunluğu hakkında 4 ila 5 günlük sürelerle gözaltı tedbiri uygulanmıştır.” denildi.
Açıklamada, OHAL kapsamında çıkarılan KHK’larda suç şüphesi altında bulunan kişilerin müdafiden yararlanmaları ve savunma hakkı kapsamında genel olarak herhangi bir sınırlayıcı düzenlemeye yer verilmediği aktarıldı.
OHAL kapsamında çıkarılan KHK’ların hiçbirinde, herhangi bir mevzuatta kamu görevlileri hakkında kötü muamele ya da işkence suçlarına muafiyet tanıyan, cezasızlık öngören hiçbir hükmün yer almadığının altı çizilen açıklamada, OHAL süresi içerisinde işkence ve kötü muameleyi suç olarak kabul eden mevzuatta bir değişiklik yapılmadığı kaydedildi.
“FETÖ’nün internet sitesi kaynak gösterildi”
Ortak açıklamada, “Raporda bahsedilen bir kısım vakıalara ilişkin olarak FETÖ/PDY’nin yurtdışında yayın yapan internet sitesi kaynak olarak gösterildiği anlaşılmaktadır. Bu tarz dezenformasyon amacı güden, spekülatif, uluslararası kamuoyunda yanıltıcı algı oluşturmaya yönelik asılsız vakıaların delil olarak sunulması da raporun tarafsız ve objektiflikten uzak olduğunun göstergesidir.” değerlendirilmesinde bulunuldu.
Açıklamada, şunlar vurgulandı:
“Hukukun üstünlüğü, demokrasi ve insan hakları Türkiye Cumhuriyeti Devletinin temel ilkeleridir. Devletimiz, silahlı ve kanlı hain darbe teşebbüsü ve sayısız terör saldırısı karşısında dahi, bu ilke ve değerleri esas alarak ve uluslararası yükümlülüklerine uygun olarak terör örgütleriyle mücadele etmektedir. Olağanüstü dönemden geçildiği bu süreçte temel amaç, OHAL’i doğuran sebepleri ortadan kaldırmak ve olağan döneme geçmektir. Bu amaçla yapılan bütün düzenlemelerin, uluslararası hukuktan kaynaklanan yükümlülüklerimize uygun olmasına titizlikle riayet edilmektedir.”