Hep edebiyatını yapardık, üstad Sezai Karakoç’un “Evet, Hatay onlarındır, hatta İstanbul da onlarındır; tıpkı Şam ve Halep’in bizim olması gibi” deyişiyle Suriyelilere “uzaktan” selam verip dururduk.
Cenab-ı Allah’a sonsuz hamdolsun ki, öyle veya böyle, şu kadar veya bu kadar, filan veya falan eksiklere rağmen, Suriyelilere zor günlerinde destek olduk, kapılarımızı açtık, aşımızı suyumuzu paylaştık onlarla.
Kamplarda veya sosyal alanın diğer yerlerinde, bu manada bir sürü eksikten, yanlıştan, ihmalden söz edebiliriz ve haklı oluruz da. Ama, Cenab-ı Allah’ın yardımıyla, hayli mesafe aldığımız da ortada. Suriyeliler ilkin can endişesi içindeydiler, onun bertaraf edilmesine vesile olduk. Sonra barınmaları gerekti, ona da vesile olduk. Sonra aş, ilaç gerekti, biiznillah onu da temin ettik. İş ihtiyacı doğdu, onun için de çırpınmaya başladık.
Her safhada eksiklerimiz vardı, ama onların her birini giderdikçe bir diğer safhaya geçtik. Bugün Suriye’nin gülyüzlü çocukları bizim okullarımızda okuyor. Genciyle yaşlısıyla sokağımızda oturuyor Suriyeliler, dükkan komşumuz oldular, bazen elektrik faturası öderken aynı kuyruğa giriyoruz. Diplomasına, aldığı eğitime bakmaksızın bugün farklı iş kollarında çalışmak durumunda kalan Suriyeli genç adamlar, genç kadınlar; belki (hadi hep birlikte canıgönülden “İnşaallah” diyelim) yarın yanlarında getirdikleri doktorluk, mühendislik, öğretmenlik diplomalarının öngördüğü işlerde de çalışacaklar.
Velhasıl, tarihi, medeni ve edebi bir dostluğu, kardeşliği; bir şerrin hayra dönüşmesine şahit olarak “realize” etmeye başladık. Yolun başındayız, ama ilk adımı attık, elhamdülillah.
***
Bu civardaki herkes gibi ben de Frenklerin karşısına çıkarken fennimiz, tekniğimiz iyi olsun istedim hayatım boyunca; gerçekleştiğini pek göremedim.
Ama asıl istediğim, her ne alanda adamlardan geri olursak olalım, ahlâken hep ileri olalım, öncü olalım idi.
Kerli ferli Frenk devletlerinin 2 (iki), 3 (üç) ya da 5 (beş) mülteci aileyi bin bir tahkikat ve peşinden “görkemli” törenlerle kabul ettiği bir dünyada; insanlığın, daha da önemlisi İslamlığın şartları uyarınca kapılarımızı, sofralarımızı, tezgahlarımızı açtığımız sayısız Suriyeli; ahlâkımızı diri tutuyor.
Onlara ne kadar minnettar olsak, Cenab-ı Allah’a ne kadar şükretsek az.
***
Göklerin ve yerin Rabbi Allah, Hatay’ın ve İstanbul’un “Suriyelileri” için ve Şam’ın ve Halep’in “Türkiyelileri” için bugünümüzü ve yarınımızı rahmetiyle kuşatsın.