Güncel

Türkiye OBEZ oluyor!

Türkiye’de obezite hızla artıyor! Fast food yeme alışkanlıklarının yaygınlaşması, kalp hastalıkları ve diyabet gibi ciddi sağlık sorunlarını beraberinde getiriyor. Obezite ile mücadelede sağlıklı beslenme ve bilinçlenme her zamankinden daha büyük önem arz etmeye başladı.

Abone Ol

Tuğçe Huy - Özel Haber

Türkiye, hızla artan obezite oranlarıyla karşı karşıya. Değişen yeme alışkanlıkları, yoğun iş temposu ve sosyoekonomik zorluklar, bireyleri hızlı ve sağlıksız yiyeceklere yönlendirirken fast food tüketiminin yaygınlaşması, yalnızca kilo alımını değil, kalp hastalıkları ve diyabet gibi ciddi sağlık sorunlarını da beraberinde getiriyor. Konuya ilişkin Diriliş Postası’na konuşan, Sosyoloji Mezunları Derneği Başkanı Özgür Başpınar Aktükün, obezitenin zenginlik değil bir yoksulluk hastalığı olduğunu söyledi.

YEMEK BİR RİTÜELDİR!

Aktükün, yemek yeme tercihinin alışkanlıktan ziyade bir tercih meselesi olduğuna dikkat çekerek “Mevcut sosyoekonomik koşulların dayattığı bir zorunluluktur. Yemek, geçmişte toplumların kültürlerini yansıtan bir ritüeldi. Her yörenin kendine özgü bir yemeği ve bu yemeklerin hazırlanışında belli ritüeller vardı. Ancak günümüzde ekonomik ve sosyal koşullar, yemek hazırlamayı bir ritüel olmaktan çıkarıp zorunlu bir eyleme dönüştürmüştür. Dünya nüfusunun büyük bir kısmı, bu temel ihtiyacı karşılamakta dahi zorlanıyor.” dedi.

KÜLTÜREL DÖNÜŞÜMDEN ZİYADE SOSYOEKONOMİK NEDENLER

Fast food yeme alışkanlığının bir diğer kolunun da zaman problemi olduğunu belirten Aktükün, “Günde 10-12 saat çalışan birinden, yemek yapma ritüelini sürdürmesini beklemek gerçekçi değildir. Bu yüzden yaşanan değişiklikler, kültürel bir dönüşümden ziyade sosyoekonomik nedenlerle açıklanabilir. Fast food bu noktada devreye giriyor. Fast food dediğimizde sadece yabancı hamburger markalarını kastetmiyoruz. Aslında bir şeyin arasına başka bir şey koyup hızlıca tüketmek, fast food kültürünün temelini oluşturuyor. Özellikle büyük kentlerde çalışanlar için yemek yapmaya vakit ayırmak neredeyse imkânsız hâle geldi.” diyerek bu durumun insanları doyurucu ve hızlıca hazırlanan yemeklere yönelttiğini belirtti.

GENETİK VE DEĞİŞTİRİLEBİLİR  FAKTÖRLER

Doktor Öğretim Üyesi Kalp Damar Cerrahisi Uzmanı olan Oğuz Konukoğlu ise konuya ilişin yaptığı açıklamada, fast food gıdaların insan sağlığı açısından barındırdığı risklere değindi. Konukoğlu, kalp damar hastalıklarının yaygınlaşmasında iki önemli faktör olan genetik ve değiştirilebilir aşamaların olduğunu söyledi.

Genetik faktörlerin hastalıkların kuşaklar boyunca devam etmesinde önemli bir rol oynadığını ve genellikle değiştirilemez olduğunu belirten Konukoğlu, bunun yanında bir de değiştirilebilir faktörlerin yer aldığını ve bunların da beslenme alışkanlıkları olduğunu bildirdi. Konukoğlu, “En önemlisi beslenme alışkanlıklarıdır. Kalp ve damar sağlığını olumsuz etkileyen başlıca besinlerden biri kolesteroldür. Kolesterol, hayvansal ürünlerde bulunur ve vücudumuz için gereklidir ancak fazlası damar tıkanıklığına neden olabilir. Diğer bir önemli besin şekerdir. Şeker, vücudun enerji kaynağıdır ancak günümüzde kolay ulaşılabilir olması nedeniyle aşırı tüketimi sorun yaratır. Yüksek şeker tüketimi, insülin direncine yol açarak metabolik sendroma neden olabilir. Bu durumda yüksek kan şekeri, kolesterol ve tansiyon görülür. Metabolik sendrom, kalp hastalığı riskini beş kat artırır.” diye konuştu.

KALP SAĞLIĞI İÇİN BALIK TÜKETİLMELİ

Böyle bir durumda neler yapılabileceğine dair ipuçları veren Konukoğlu, “Yeme alışkanlıklarımızı değiştirmek, kalp hastalıkları riskini azaltmada kritik öneme sahiptir. Kırmızı et tüketimini sınırlamak, riski düşürmenin ilk adımıdır. İşlenmiş kırmızı et, kalp hastalığı riskini iki kat artırırken işlenmemiş kırmızı et bile kolesterolü yükseltebilir. Günlük önerilen miktar 70-100 gram, haftada ise 500 gramı geçmemelidir. Tavuk ve balık daha sağlıklı alternatiflerdir. Özellikle omega-3 içeren balıklar, kalp sağlığı için faydalıdır. Şeker tüketimini kısıtlamak, insülin direncini önlemeye yardımcı olur; tatlı ve ekmek gibi ürünlerden uzak durmak önemlidir. Obezite, kalp damar hastalıklarına giden zincirin başlangıcıdır. Bu yüzden, vücut kitle indeksine dikkat etmek sağlıklı bir yaşam sürmenin anahtarıdır. Dengeli bir diyet, et tüketimini sınırlamayı, sebze ve bitkisel proteinleri artırmayı içerir. Özellikle kızartma yemeklerden kaçınılması tavsiye edilir.” ifadelerini kullandı.

‘ÜÇ BEYAZ’A DİKKAT!

Fast food beslenerek yaşam kalitesini düşüren bireyler için sağlıklı beslenme konusunda ipuçları veren Besleme Uzmanı Hayat Çetinkaya ise enerji yoğunluğuna sahip olan tuz, şeker ve yağ oranının yüksek olduğu gıdalar konusunda uyarılarda bulundu.

Çetinkaya, “Yetişkinlerde aşırı kilo, obezite, tip-2 diyabet, kardiyovasküler hastalıklar gibi ciddi sorunlara yol açabilirken çocuklar ve ergenlerde kardiyometabolik riskler ve astım gibi hastalıkları da tetikleyebiliyor. Özellikle risk altındaki yetişkinler ve yaşlıların yaşam kalitesini artıracak sağlıklı beslenme alışkanlıklarını acilen benimsemeleri şart.” diye konuştu.

KIZARTMA YERİNE FIRINDA PİŞİRME

Dengeli bir beslenme programı uygulamanın sağlığımızı korumak için çok önemli olduğunu belirten Çetinkaya, “Proteinler, karbonhidratlar, sağlıklı yağlar, vitaminler ve mineralleri içeren dengeli bir diyet, hem obeziteyi önlemeye hem de genel sağlık durumumuzu iyileştirmeye yardımcı olur. Porsiyon kontrolü sağlamak, sık ve az yemek, kızartmalar yerine fırında pişirilmiş yiyecekler tercih etmek önemlidir. Ayrıca, şekerli içecekler ve işlenmiş gıdalardan kaçınmak ve bol su tüketmek gerekir. Sağlıklı bir yaşam için düzenli egzersiz de unutulmamalıdır. Egzersiz, sağlıklı beslenme ile bir araya geldiğinde kilo yönetimine büyük katkı sağlar.” diyerek cümlelerini sonlandırdı.