Gündem

Türkiye, artık manipüle edilebilecek bir ülke değildir

Abone Ol

Kadın ve Demokrasi Derneği (KADEM) Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) 15 Temmuz‘daki darbe girişimine ilişkin, “O süreçte verilen beyanatların, yapılan yorumların mahiyeti açısından rasyonalitesini ve vicdanını kaybetmiş bir akılla karşılaştık. Bu süreç aynı zamanda Batı’nın ikiyüzlülüğünü kabul etmek istemeyen dostlarımızın da idrakını zorladı, gerçeği onlar da kabul etmek durumunda kaldılar.” dedi.

KADEM Ankara Temsilciliğince, TOBB İkiz Kuleler’de “15 Temmuz Darbe Girişimi” konulu panel gerçekleştirildi. Konuşmalar öncesinde KADEM tarafından hazırlanan “Tanklardan Güçlü Kadınlar” isimli video, katılımcılara izletildi.

Panelin açılışında konuşan KADEM Başkan Yardımcısı Sümeyye Erdoğan Bayraktar, sözlerine, “15 Temmuz gecesi bu vatanı savunan, canlarını, kanlarını tankların önüne seren vatandaşlarımızın karşısında saygı ve minnetle eğiliyorum. Bu vatan, sizler sayesinde hala bugün ayakta, hala bugün bağımsız.” diyerek başladı.

Toplumun 15 Temmuz gecesi yaşananları en canlı haliyle hafızasında koruduğunu belirten Bayraktar, 15 Temmuz gecesi okunan selaların hala kulaklarda olduğunu, maneviyatı da bunların diri tuttuğunu söyledi.

Bayraktar, hain darbe girişiminin en büyük panzehirinin milletin birliği, beraberliği ve gösterdiği dirayet olduğuna işaret ederek, demokrasi nöbetlerini, dünya demokrasi tarihine geçecek çok özel bir sosyal hareket şeklinde düşündüğünü, milletin vakur direnişinin tarihin sayfalarında yerini aldığını kaydetti.

Bu nöbetlerin, yaşanan acının paylaşılmasına vesile olduğunu dile getiren Bayraktar, “Aynı şekilde öfkemizi kontrol altına almaya, buradan bir ortak akıl çıkarmaya vesile oldu. Ben inanıyorum ki millet olarak bugün her açıdan daha güçlüyüz.” dedi.

“Darbe girişimini tüm yönleriyle analiz etmek durumundayız”

Şimdi 15 Temmuz’un muhasebesini yapma vakti olduğuna dikkati çeken Bayraktar, konuşmasına şöyle devam etti:

“Soğukkanlı biçimde darbe girişimini tüm yönleriyle analiz etmek durumundayız. Medyanın ve uluslararası kamuoyunun yaklaşımını, FETÖ’nün ortaya çıkışını dini, politik ve sosyal açıdan ele almalıyız. Bu panelin amacı da budur. Medyanın ve uluslararası kamuoyunun, darbe girişimi karşısındaki tavrı pek çok açıdan şaşırtıcı oldu. Tüm insanlığa ortak hedef olarak gösterilen, insanlığın ulaşabileceği en ileri medeniyet seviyesi olarak işaret edilen Batı’nın demokrasi anlayışı, milletimiz nezdinde bu süreçte büyük bir itibar kaybına uğradı.

Hatırlayalım, o gece darbe girişiminin mahiyetinin anlaşılma sürecinde, Batı’dan gelen tepkilerin ortak bir özelliği, bir nevi ‘tepkisizlik’ oldu. Demokrasiyi tekeline alan Batı, kendisini başka ülkelere demokrasi karnesi vermek durumunda görerek, dezenformasyonlarla dolu açıklamalar yaptı, darbenin ‘kurgu’ olduğunu dahi söyleyebildi. Türkiye’de demokrasinin gerçek kahramanları o gece tek ağızdan ‘Darbeye hayır’ derken, Batı, ötekine çok gördüğü, kendinin demokrasi anlayışını tüm dünyaya gösterdi. Milletimizin temsil ettiği gerçek demokrasi direnişi karşısında Batı, adeta dumura uğradı. O süreçte verilen beyanatların, yapılan yorumların mahiyeti açısından rasyonalitesini ve vicdanını kaybetmiş bir akılla karşılaştık. Bu süreç aynı zamanda Batı’nın ikiyüzlülüğünü kabul etmek istemeyen dostlarımızın da idrakını zorladı, gerçeği onlar da kabul etmek durumunda kaldılar.”

“Medyanın bu kez milli iradenin sesi olması kayda değer”

Sümeyye Erdoğan Bayraktar, 15 Temmuz sürecinde uluslararası kamuoyunun sözcülüğünü yapan Batı medyasına karşın, Türk medyasının önemli bir tavır ortaya koyduğunu vurgulayarak, “Gazeteleriyle, televizyon kanallarıyla, radyolarıyla genel olarak medya, bu sefer milletin yanında yer aldı. ‘Bu sefer’ diyorum çünkü daha önceki benzer siyasi ve askeri krizlerde vesayet odaklarıyla uyumlu hareket eden medyanın bu kez milli iradenin sesi olması kayda değerdir.” değerlendirmesinde bulundu.

Bu tavrın, Türkiye’deki “millet merkezli dönüşümü” gösterdiğine işaret eden Bayraktar, “Altını çizmek istediğim bir husus var. 15 Temmuz, milletimizin sadece vesayetlere karşı kazandığı bir zafer değil, aynı zamanda milli olmanın değerini çok canlı biçimde tecrübe ettiği bir süreç olmuştur. ‘Yerli ve milli olmak’ tezi, özelikle Batı’nın yaklaşımının tüm kesimlerce net olarak görülmesiyle daha da güçlenmiştir. Öyle ki bu tez birçok alanda artık toplumsal konsensüsün zemini haline gelmiştir.” diye konuştu.

Sümeyye Erdoğan Bayraktar, şunları kaydetti:

“Batı, net biçimde görmüştür ki Türkiye, artık manipüle edilebilecek, Batı’nın çıkarlarına uygun şekilde yönetilebilecek bir ülke değildir, bağımsız bir aktördür. Bunu kabul etmek ve hazmetmek Batı için kolay olmasa da medeniyetlerin buluşma noktası Anadolu coğrafyası, değerleri ve gücüyle kendi kaderini çizme iktidarındadır. Bu noktada akademi kurumlarımızla, sivil toplum yapılarımızla kendi geleceğimize yön verecek dinamik bir aklı devreye sokmak üzere proaktif tutumlar geliştirmeliyiz.”

Herkesin kendisini birlikte yaşayacağı, bu toprakların hakkını verecek ülke inşa etmeye adayabileceğini anlatan Bayraktar, kişi kendisini böyle bir vizyona kilitlediği zaman, son 10 yılda olduğu gibi, pek çok statükonun yıkılabileceğini sözlerine ekledi.

“Yaşanılanların unutulmaması ve gelecekte tekrar yaşanmaması için…”

KADEM Ankara Temsilcisi Zehra Zümrüt Selçuk da 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve TBMM’nin hedef alındığını anımsattı.

Türkiye’nin darbe geçmişinin kabarık olduğunu ifade eden Selçuk, 15 Temmuz gecesi halkın sokağa çıktığını, kurşunlara hedef olduğunu ve mücadele ettiğini söyledi.

Selçuk, Türkiye’de bürokrasiden siyasete, sosyal alandan iş dünyasına kadar hemen hemen her alanda dini söylemler kullanarak yapılanmış yapı olduğuna işaret ederek, “Yaşanılanların unutulmaması ve gelecekte tekrar yaşanmaması için sivil toplum kuruluşlarına düşen, özellikle genç nesillere bunun aktarılmasını sağlamaktır. Bu amaçla bugün burada, darbe girişiminin hem medya ve uluslararası boyutunu hem de tarihi ve psikolojik zeminsizliğini konuşacağız.” ifadelerini kullandı.

Şehit ve gazi yakınları, 15 Temmuz akşamı yaşadıklarını anlattı

FETÖ’nün darbe girişimini engellemeye çalışmak için Akıncı 4. Ana Jet Üs Komutanlığına giden ve darbecilerin attığı kurşunla alnından vurularak şehit olan Kazan ilçesinin Ahi Mahallesi muhtarı 35 yaşındaki Ali Anar’ın eşi Nuray Anar, o gece yaşadıklarını anlattı.

Nuray Anar, “O hainlere Allah sorsun hesabını. Yaradanım onları kahretsin. Benim yuvamı yıktılar.” dedi.

Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinin önünde şehit düşen Özgür Gencer’in gazi olan kardeşi Şenol Gencer, darbe gecesi kardeşiyle yaşadıklarını aktardı.

Şehit ve gazi aileleri, 15 Temmuz gecesi yaşadıkları acıyı anlattıkları sırada salonda bulunanlar gözyaşlarına hakim olamadı.

Açılış konuşmaları sonrasında panel, KADEM Başkanı Doç. Dr. Sare Aydın Yılmaz moderatörlüğündeki oturumlarla devam etti.

Programda ayrıca, 15 Temmuz gecesinde Türkiye’nin bağımsızlığını, birliğini, demokrasisini hedef alan terör saldırısı ve bu saldırıya karşılık vermek için topa, tanka, tüfeğe karşı bedenlerini siper eden vatandaşların hikayelerinin yer aldığı, Anadolu Ajansının iş birliğiyle hazırlanan fotoğraf sergisi de açıldı.