Bir önceki yazımızda, son yıllardaki çatışmaların bize 3. Dünya Savaşı’nı yaşamakta olduğumuzu gösterdiğinden ve belki de bu halin yüz yıl daha süreceğinden bahsetmiştik.
Türkiye bu savaşın neresinde? Etrafımızda dönen olaylar aslında Türkiye’yi çökertmek için mi kurgulanmış? Dışında kalmak mümkün müydü? Bugün de bu sorulara cevap arayalım.
Şuradan başlamak gerekiyor. 3. Savaşın belirleyici tarafı olan Dünya Sistemi, sistemin işleyişine mani olabilecek bir pürüzü ya da akış yönünü değiştirebilme imkân ve kabiliyetine haiz bir gücü düşman olarak tanımlar. Petrol boru hatları üzerindeki küçücük bir devlet, sistem karşıtı güçler tarafından yönetiliyorsa düşman addedilir. Enerji kaynaklarına, kıymetli madenlere sahip bir ülkede millîlik, yerlilik söylemleri yükselmeye başlamışsa o devlet anında savaşın karşı tarafında yer alabilir. Yerli fikirleriyle kitleleri etkileme gücüne sahip bir lider, mazlumlara ulaştırdığı insani yardımlarla, halkların sömürüldükleri için bu hale düştükleri bilincini uyandıran bir vakıf derhal kırmızı kuvvetler olarak tanımlanır.
Medeniyetler Çatışması tezinin sahibi Huntington’un öğrencisi Francis Fukuyama geçen yıl İstanbul Sanayi Odası’nın davetlisi olarak geldiği toplantıda kendisine ait “Tarihin Sonu” önermesini açıklarken “İnsanlığın gelip geleceği en son nokta Liberal Demokrasidir. Ufak tefek kusurları olmasına rağmen bundan daha iyi bir sistem kurmak mümkün değildir.” mealinde cümleler kurup aralarında üst düzey devlet görevlilerinin de bulunduğu dinleyicilere ayar vermeyi ihmal etmemişti : “ Ya bu sisteme dâhil olursunuz ya da az gelişmişlik çemberini kıramaz ve tarihin tozlu sayfalarında yerinizi alırsınız ”
AK Parti’nin iktidara gelmesiyle Fukuyama’nın tezine inat üçüncü bir yol arayışı olarak gündeme gelen dış ilişkilerde bağımsız tavır, millî savunma sanayii, yatırımlarda yerli ortak mecburiyeti, kamu alımlarında yerli ürüne pozitif ayırımcılık, Afrika ile yakınlaşma gibi politikalar Dünya Sistemi’nin hiç hoşuna gitmedi. Türkiye “Mavi görünümlü Kırmızı Kuvvet” gibi örtülü bir tanımlamayla 3. Savaştaki yerini aldı.
Türkiye Cephesinde savaş büyük ölçüde Erdoğan karşıtlığı üzerinden demokrasi dışı yollarla hükümeti devirme ve terörle yıldırma hamleleriyle devam ediyor.
FETÖ kanalıyla darbe denediler, olmadı. Gezi tutmadı.
Son sekiz aydır da Güney Doğu’da PKK’yı şehirlere indirdiler. Asla kazanamayacaklarını bildikleri bir cephede binlerce kürt gencinin canı pahasına kahpece taktiklerle bir savaş yürütüyorlar.
Dışında kalamaz mıydık? Kalamazdık…
Seyirci olmanın asla kabullenemeyeceğimiz tek şartı vardı çünkü : Diz çökmek…
3. Savaş hem çok uzun hem çok kirli.