“Türkiye’nin ekonomik ve politik başarıları, kültürel başarıları arttıkça Türkçeye olan ilgi de inanılmaz bir şekilde arttı.”
Yukarıdaki cümle, Türk Kültür Günleri etkinlikleri çerçevesinde Fas’ta temaslarda bulunan Yunus Emre Enstitüsü Başkanı Hayati Develi’nin Anadolu Ajansı muhabirine yaptığı açıklamalardan ve yüzde yüz doğru bir tespit.
Yunus Emre Enstitüsü, çeşitli ülkelerde açtığı dil kurslarıyla Türkçe öğrenmeye olan yoğun talebi bir ölçüde karşılamaya çalışıyor.
Fakat talep o kadar yoğun ki, sadece dil kurslarıyla karşılanabilmesi mümkün değil.
Arapça makaleler yazan bir Türk gazeteci olarak bugüne kadar birçok kez “Bize az da olsa Türkçe öğretebilir misiniz?” sorusuyla karşılaştım.
Boş vakit sıkıntısı çeken benim gibi biri istese bile kendi çabalarıyla ancak bir-iki kişiye Türkçe öğretebilir.
Oysa on binlerce kişiye Türkçe öğretecek başka bir yol var.
İnternet…
Her ülkenin her kentinde dil kursu açmak imkansız.
Açılsa bile uzaklık, ders saatlerinin uygun olmaması ve benzeri nedenlerle o kentteki herkesin, kasaba ve köylerde yaşayanların o kursa gidebilmesi mümkün değil.
Türkçe öğrenmek isteyenler arasında çalışanlar, öğrenciler ve hatta ev kadınları var.
İstanbul’dan örnek verirsek Pendik’te oturan birinin Fatih’teki bir dil kursuna gidip gelmesinin zorluğunu düşünün.
Bu konuda benim bir önerim olacak:
Türkçe, Arapça ve İngilizce gibi dillerden farklı olarak yazıldığı gibi okunan bir dil.
İngilizcede örneğin “c” harfi bazen “k” olarak ve bazen “s” olarak telaffuz edilir.
Yazıldığı halde okunmayan harfler vardır.
Arapçada da yeni öğrenenler için harekesiz bir metni okumak zordur.
“Ketebe” (yazdı) kelimesi “kutubun” (kitaplar) okunabilir.
Elbette Arapçayı bilenler, bu ikisini cümle içerisinde rahatlıkla ayırt edebilir.
Ama dediğim gibi, yeni öğrenenler için bu bir problemdir.
Yazıldığı gibi okunan Türkçede ise böyle bir sorun yok.
Yani bir kişi harflerin telaffuzlarını ve biraz da hecelemeyi öğrense, tek bir kelimesini anlamasa dahi Türkçe yazılı bir metni okuyabilir.
Bu nedenle okumayı öğreterek işe başlamak, Türkçe öğretmeye giriş için en iyi kapıdır.
Yunus Emre Enstitüsü veya bir başka kurumun çatısı altında kurulacak ve uzmanlardan oluşacak bir ekiple harika bir internet sitesi hazırlanabilir.
Alfabeyi tanıtan, hecelemeyi anlatan Arapça açıklamalı videolar yüklenir.
Kolaydan başlanarak ve aşamalı olarak kurallar verilir.
Bu arada bolca kelime öğretilir.
Yapılan yaygın yanlışlara dikkat çekilir.
Bu şekilde dil kurslarıyla ulaşılamayacak on binlerce insana ulaşılabilir.
Ücra bir köyde yaşayan da evini ya da okulunu bırakıp gidemeyen de internette yayınlanacak derslerle Türkçeyi rahatlıkla öğrenebilir.
“Türkçe, bu kadar yoğun bir taleple yüzyıllardır ilk defa karşılaşmış oldu” diyor Hayati Develi.
Ben de bu talebe yakinen şahidim.
“Yeni Türkiye” kendisini sevenleri, dilini ve kültürünü öğrenmek isteyenleri göz ardı etmemeli.
Mutlaka alternatif programlar sunmalı.
Yüzyıllar sonra karşımıza çıkan bu değerli fırsatı en iyi şekilde değerlendirmeliyiz.