Selamün Aleyküm Türk solcusu arkadaş. Işıklar içinde yatasın. Öldün mü de böyle diyorum? Yok, doğru soru o değil; hiç hayatta oldun mu? Prematüre doğumunu bir asırdır izliyoruz da hiçbir zaman emekleyememişken maratoncu olduğun iddiasından başka hayat belirtisi gösteremediğine ikna olamadın bir türlü.
Varoluşsal muammanın betimsel paradigmasında kurduğun devrim hayallerini deviren son tokatla kendine gelmişsindir inşaAllah (senin ifadenle ‘umarım’). Oyuncağı elinden alınmış çocuk mesabesinde tepki verememeni de anlıyorum. Yuttuğun dil, bunca senedir başımızı şişiren kavram gürültüsünü de sükûta erdirdi elhamdülillah (‘ne mutlu’ anlamında).
Tarifini bir türlü yapamadığın ‘proleter’ sınıfın naniği de aklını başına getirmeyecek, belli. O halde müstehakını bulacaksın.
Memleketimin aydın portresi sensin ya!
Sanatın da sanatçının da dostusun, teorisyenisin, parametresisin ya!
Senin onayından geçmeyen sanat algısı primitif, didaktik, dogmatiktir ya!
Determinist sürecinin deterjansız hijyeni kangren etti hepinizi, uyanmadın!
100 senedir ‘devrim’ dediniz, antimilitarist takıldınız, darbe karşıtlığını tekelinize aldınız, “tank olsa önüne yatarız” dediniz, vakti gelinceyse yerinizde yeller esti.
Evet, anlıyorum acınızı. Hayali bile sol yumruğunuzu havaya kaldırmaya yeten devrimin resmini, faşistlik ve mürtecilikle suçladığınız millet yaptı. Dizilerde, filmlerde havariliğine soyunduğunuz ‘halk direnişi’nin destanını, beğenmediğiniz sakallı/başörtülü insanlar yaptı.
Sadece filmlerde gördüğünüz ‘tank önüne yatan halk’ modelini hayata geçiren, sağ eli havada olanlar. Yumruğunuzun aşağıya inmesi ve cebinizde nadasa çekilmesinin tek sebebi de bu.
28 Şubat’ta ‘postmodern’ yöntemlerle her alandan uzaklaştırmaya çalışılan ve sizin de ‘demokrâsinin geleceği’ adına sükut ederek mağduriyetine onay verdiğiniz millet, söz konusu vatanın geleceği, evlatlarının akıbeti ve liderinin namusu olunca tankın önüne yattı.
Evet, evet. -Yaranıza tuz basıyorum fekat altını çizmek isterim- sizin ancak hayalini kurabildiğinizi, proleter sınıftan bile saymadığınız dindar millet yaptı.
Evet, Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıktı bu millet ve meydanlarda da bu ismin marşları yankılanıyor.
Şimdi meydanlarda Dombra bestesiyle Recep Tayyip Erdoğan sözleri yerine “Öcü gibi korkuyorlar Mao Zedong yoldaşımdan” güftesini dillendirmek vardı ya, kaybettin Türk solu arkadaş.
Gönül isterdi ki kaybeden olmasaydın. Tamamen senin elindeydi. O tankın altına dindar kardeşinle beraber yatsaydın, her iki elimizde hava olurdu şimdi.
Hayalini hayata geçirenlere karşı beslediğin bitimsiz determinist kine yenilmeseydin, belki ilk defa kazanan olurdun.
Mıy mıy ederek “Daybenin hey tüylüsüne kayşıyım” demenin dayanılmaz pespayeliği de üzerine tam oturmadı değil hani.
Şimdi sen İstiklal’in sadece bir yerinde, Kadıköy Meydanı’nın köşesinde, millette yaklaşamadığın her yerde okunmayan bildirini/dergini/gazeteni dağıtmaya devam et.
Senin ancak ütopyan olacak devrimi, tankı eliyle durdurarak yaptı bu millet.
Şimdi o sol yumruğunu yavaşça aşağı indir.
Milletin nöbet tuttuğu meydanlarda ücretsiz (hani komün hayatının bir belirtisi olabilecek şekilde) dağıtılan sucuklardan bir dürüm al (yanında ayran da veriyorlar), İstiklal’in bir arka sokağında dizlerinin üzerine çöküp ye.
Âtiye dair de bir endişen olmasın.
Gerek olduğunda bu millet -senin de dahil olduğun- 79 milyonun namusunu korumak için yine tankın önüne yatacaktır.
Sana iyi uykular.
Işıklar içinde yatasın.