Türk-İslâm ülküsü Kemalist faşizm ile karartılamaz

Abone Ol

Abes bir bürokrasi salvosuyla, öğrenci andının yeniden ‘’piyasaya’’ salınması gerektiği ortaya atıldı geçenlerde.

Kültürel iktidarın bütün imtiyazlarını yüz senedir sömürmüş sistem çıktısı kronik tipler var. Çocuklarının her sabah koyun gibi dizilip, mübarek ezanı Türkçeleştirecek kadar ahmaklaşmış bir hainin kaleminden çıkan, sözde öğretici özde dayatıcı ve safsatadan ibaret bir sözler bütününü bağırmasından zevk duyuyorlar.

Bunlara İngiliz mürekkebinden fışkırmış ve milletin zihnine baş put gibi dikilmiş sahte tarihin hakiki yüzünü doğru düzgün anlatamadığımız için, öğrenci andının nesiller üzerinde bıraktığı onarılamaz tahribatı anlatmamız da neredeyse imkânsız.

Ancak bir yapay zekâ kısıtlılığında düşünebildiklerinden, öğrenci andının tekrar hortlatılmasına karşı çıkanlara kabaca ‘’Türk Düşmanı’’ yaftasını vurup fikir ahırlarına geri çekiliyorlar. Verebildikleri maksimum reaksiyon bu.

Onlara çok yüklenmeyeceğim bu yazıda. Tamamen karşılarında olsam da, onları kısmen haklı gösteren, ellerine koz veren bir yüzeysellikiçimizde kol geziyor çünkü.

Tarihteki kurtarıcı maskeli emperyalist piyonların milletimize vurduğu altın kaplama darbeleri yeterince tanıyamamış, bu darbelerin uzun vadeli sosyolojik etkilerini kabullenememiş, öğrenci andına yalnız faşizm cephesinden düşman olan kitleler mevcut. Kavmiyetçi şuura İslami referanslarla kin güder gibi görünüp, şuurlarında gizlenmiş örtülü milliyetçilikten ötürü Türklük kavramına alerjik tepki gösteriyorlar.

Oysa öğrenci andı, bütünüyle bir taraf belirlemektir. 1400 yıllık ulvi sancağın 1000 yıllık asil sancaktarlığına karşı ilan edilmiş aleni bir düşmanlık manifestosudur. Faşizm bu düşmanlığın yalnız bir boyutudur. Bu, çok yönlü bir inkâr sosyolojisinin ifşasıdır. Milletçe boyun eğmek zafiyetinin garanti altına alınması, olası uyanış kıpırdanmalarının her kuşakta yeniden sindirilmesidir.

Öğrenci andına böyle bütüncül bir şekilde buğzedilmeli, tek boyutlu kısır itirazlar içinde boğulmamalıdır.

Demek istediğim özetle şu:

Kemalizm’e ve onu doğuran sömürü şebekesine, bunlar aracılığıyla has Müslüman-Türk şuuruna işlenen kafatasçı kavrayışa direnmek en şerefli vazifemiz. Ama vazifemizi en sıhhatli biçimde icra edebilmek için de, muhafazakâr camianın bir kısmına yapışmış, Türklük bilincine dair ısrarcı anlayışsızlığı yok etmemiz gerekiyor.

Türk’ün Batı’daki karşılığı Müslüman’dır. Ve bu Müslümanlık dairesine Kürt, Laz, Çerkez, Boşnak, Arap ve sair, kendini yüzyıllarca küffar karşısında -fikir ve aksiyon zemininde- Türk hisseden hangi içtimai ırk varsa dahildir. Türk devletlerigüçlü olduğunda İslam dünyasının da güçlü olduğunu tarih bize göstermiştir.Bunu, faşist bayağılıklara, kafatasçı kahramanlıklara dayanarak değil, Ashab-ı Kiram efendilerimizden sonra İslâm’a en büyük hizmeti vermiş bir medeniyetin bakiyesi olmak şerefiyle belirtiyorum. Türklüğün İslam’daki yerini, hududunu ve idealini idrakten yoksun olmak, dolaylı açıdan öğrenci andına ve baskıladığı zorbalıklara onay vermek demektir.

Tüm bunların dışında, bugün maalesef bazı dindar gruplara da sirayet etmiş olan, İslâmsız dolayısıyla ruhsuz ve hakikatsiz Nihal Atsız tipi milliyetçilik, merhum Necip Fazıl üstadımızın deyimiyle ‘’posa milliyetçiliği’’; bizim kurtuluş yolumuz, Kemalist ikonlardan sıyrılış yöntemimiz olamaz. Ülkü ve ülkücülük mefhumlarını temelinden yanlış anlamış, Kemalist ideolojiyle aynı noktaya varan ve içinde yalnız bir kültür motifi olarak İslam’ı barındıran bir Türklük telakkisi; Türklüğe ve en önemlisi İslâm’a ihanettir.

Kısa kısa da olsa derdimi anlatabildim mi bilemiyorum.

‘’Öğrenci andı’’ ismiyle çocuklara aşılanan gerici ve nesilleri yığınlaştırıcı fikirlere karşı durmak için;etnik hezeyanlarla karartılmamış Türklükbilincini ötelemeye lüzum yok. Marifet Türklüğün, Türklük mefkuresinin hakikatini kavrayabilmekte…

Şanlı Peygamberimizin(sav) necip soyundan, büyük mütefekkirimiz,merhum SeyyidAhmedArvasi’ninsözleriyle; bizimmilliyetçilikanIayışımızdaasIaırkçıIığa, böIgeciIiğe ve dar kavmiyet şuuruna yer yok…

Birlik içinde yaşayabilmenin yanı sıra, anti-kemalist bir devlet/millet düzenine gönül vermiş kimseler olarak önce bu noktada anlaşalım. Aksi takdirde, öğrenci andı her sabah okunsa da okunmasa da bazı şeyler hiç değişmeyecek. Zira Müslümanlık şuurundan tiksinenlerle Türklük mefhumuna karabasan muamelesi çekenler, bilerek yahut bilmeyerek özünde aynı gayeye hizmet ediyor!..