Felsefede Almanlar’ı, teknolojide Japonlar’ı, sanayide İngilizler’i, silah yani savunma gücünde Amerika’yı, sermaye birikiminde Yahudiler’i geçebilir miyiz?
Cevabımız ‘Hayır’ ise, geleceğin büyük ve güçlü Türkiye’si Türk çağının sütunlarını hangi temeller üzerine bina edecek?
21. yüzyılın Türk çağı olacağı yönünde tahmin yürütenler, Türkler’n hangi vasıflarından, hangi meziyetlerinden ötürü bunu söylüyorlar?
Teori şu; Avrupa’da bir ekonomik kriz var, Amerikan ekonomisi zaten çökmek üzere, Türkiye liderliğinde bir Türk ve İslam Devletleri Birliği 21. yüzyılı Türk çağı yapacak.
Bunun böyle olamayacağına Amerika’nın Katar’da çıkarttığı suni kriz ayan beyan gösteriyor hâlbuki.
Hem Katar’dan ve hem de Suudi Arabistan’dan Amerika’nın elde ettiği ekonomik hasıla vahşi kapitalizmin her fırsatta İslam topraklarına çökeceğinin işareti değil midir?
Ve bu hep tarih boyunca böyle olmamış mıdır?
Demem o ki, Amerika ve Avrupa ekonomik krizlerini orta ve uzak Doğu’nun yeraltı ve yerüstü kaynaklarıyla ya kapatıyor ya da her seferinde uzak tarihlere öteliyor.
Dünyanın batı yakasında patlak verecek bir kriz ile Türk çağını beklemek çok çocukça değil mi?
Zira muhtemel bir krizin ateşi ister istemez ve öyle veya böyle bizi ve bütün Doğu’yu saracaktır.
Düşünmemiz gereken yeni bin yılın şafağında, Türkiye’nin Türk ve İslam Devletleri Birliği’ne taşıyacağı değer, temsil edeceği fikir ne olacak?
Türkiye olarak gelecek için ne biriktiriyoruz diye soruyorum;
Türkler’in teşkilatçılığının tarih boyunca diğer milletlerden daha sağlam olduğu gerçeğinin yeterli olabileceğini de sanmıyorum.
Heybemizde ne var?
Önümüzdeki yüzyılın özellikle Müslümanlar için daha kansız ve daha yaşanabilir olması için dünyaya biz Türkler nasıl bir gelecek teklif ediyoruz.
Türkler kendilerine nasıl bir rol biçecek?
İsmet Özel’in de dediği gibi atalarımızdan tevarüs eden savaşçılığımız mı ön plana çıkacak Türk çağında; Müslüman’ın ilk vazifesi terörist olmak mıdır?
Heybemizde ne var?
2014 Kasım’ında Haliç Kongre Merkezi’nde konferans veren Salih Mirzabeyoğlu, konuşmasının bir bölümünde, “Teknoloji, meselâ ‘uzaktan haber alma’ diyelim. Yâni bir insanın bünyesi müsait, özellikle Şamanlar’da falan da bu tip şeyleri görüyorsunuz; uzaktan haber verme, bir insanın meselâ aklından geçeni anlayabilme, duyabilme vesaire falan gibi şeyler…
Şimdi, bunun yerini teknoloji almıştır; Şamanlıktaki hadiselerin ve İslâm’daki o küçük keramet denilen hadiselerin yerini almıştır.
Bugün teknoloji o tip şeyleri kaldırmıştır. Burada İslâm için bir şans doğuyor…
Burada başka bir şey, ruhun intikamı ortaya çıkıyor ve gerçek ruhçuluğa yer açılmış oluyor. Yâni sahteyi teknoloji kaldırdı, gerçek ruhçulara da yol açıldı; buyurun, ne yapacaksanız gösterin” demişti.
Sorum şu: Yeni bir Türk çağının bekleyenleri olarak biz Müslümanlar bu boşluğu nasıl dolduracağız; var mı ilmi, edebi ya da teknik hazırlığımız?
Heybemizde ne var?