Turizm gelirlerimiz, 2021’e göre yabancı turist sayısındaki azalmaya rağmen, %54’lük gelir artışıyla rekor seviyeye yükselmeyi başardı. Yurt dışında ikamet eden 6,8 milyon vatandaşımızın ve 44,5 milyon turistin ülkemizi ziyaret ettiği 2022’de oluşan 46,3 milyar dolarlık turizm gelirinin 34,4 milyar doları kişisel harcamalardan; 11,9 milyar doları ise paket tur harcamalarından kaynaklanıyor.
Türkiye'ye en çok ziyaretçi gönderen ülke 5,6 milyon kişi ile en çok vatandaşımızın yaşadığı Almanya oldu. Hemen ardından 5,2 milyon kişi ile Rusya ikinci, 3,3 milyon kişi ile İngiltere de üçüncü oldu.
Sürpriz ise Suudilerden geldi. Bir önceki seneye oranla yaklaşık elli kat artışla ülkemize 500 bine yakın Suudi Arabistan vatandaşı ziyarette bulundu.
En ciddi azalma ise kuşkusuz her sene Türkiye’nin vazgeçilmez misafirleri olan Ukrayna vatandaşlarının ziyaretlerinde ortaya çıktı. 2021’de 2 milyonu aşkın Ukraynalı Türkiye'ye gelmişken 2022’de bu rakam 675 bine kadar geriledi.
Evet, kültür turizminden sağlık turizmine, arkeolojik turizmden deniz turizmine, kış turizminden inanç turizmine, gastronomi turizminden kongre-fuar turizmine kadar âdeta turizm cenneti olan ülkemizin, potansiyelin çok altında olmasına rağmen, elde ettiği 46,3 milyar dolarlık söz konusu turizm geliri; bugün ülkemizdeki kur rejimi sağlığı ve makroekonomik dengelerin sürdürülebilirliği açısından son derece önemli bir rakam olduğu gibi Rusya-Ukrayna Savaşı sonrası başlayan enerji krizinin ve pandemiden bu yana beklenen resesyon sürecinin ortaya çıktığı bir dönemde âdeta can suyu hükmündeydi.
Söz konusu 46,3 milyar doların, döviz kurlarını baskılamadaki politikalar için ne denli kuvvetli bir enstrüman hâline geldiğini ve yine ihracat politikalarına yönelik ham madde ithalatını karşılarken ihtiyaç olan döviz kaynağına ulaşmada ne kadar stratejik bir önem arz ettiğini baştan düşünmek lazım.
İşte bu nedenle tüm dünyanın sıkıntı çektiği bir dönemde âdeta can suyu olan turizm gelirlerinin stratejik önemi çok daha iyi kavranmalı ve bu alanda ciddi çalışmalar; güvenlik ve sağlık sigortası alanlarında olmak üzere taşımacılık, ağırlama ve mihmandarlık, danışmanlık, bankacılık gibi birçok alanda hizmetler geliştirilmeli, eksikler giderilmeli ve Türkiye turizm açısından gerçek bir cennete çevrilmelidir.
Türkiye; hızla bu alanda fonlama kaynakları oluşturmak ve hatta turizm konusunda ihtisas bankacılığına yönelerek finansal manada yükün önemli bölümünü üstlenen bir iki kamu bankasından bu işi alıp ihtisas bankalarıyla doğrudan turizm işletmelerinin ve turizm sanayicilerinin kendi ekosistemlerine uygun bir finans döngüsü oluşturulmasını sağlamalıdır.
Bu alanda bankacılık faaliyetleri için Türkiye'de ulusal ve uluslararası turizm firmalarından yatırım talep edilmeli, sektörün bankaları bizzat sektörün ulusal ve küresel oyuncularına kurdurulmalıdır.
Bu sayede Türk turizmine finans anlamında ciddi yerli ve yabancı sermaye katkısı sağlanmasının yanında uluslararası turizm şirketlerinin sürece ortak edilmesiyle ülkemize gelecek her turistten gelir elde edeceklerinden dolayı bu firmaların muazzam finans, reklam, tecrübe ve network kaynaklarından ortaklık çerçevesinde maksimum fayda elde edilmesi mümkündür.
Küresel finans kuruluşlarının, dünyanın en büyük turizm şirketlerinin ortakları olduğu malumdur. Türkiye eğer bankacılık üzerinden turizmin küresel oyuncularına, kendi millî şirketlerimizi de oyuna dâhil edecek şekilde, kuralları net şekilde belirlenmiş bir platformda fırsat verirse çok ciddi bir sermaye gücünün hem finans hem de turizm alanında doğrudan yatırım olarak ülkemize hızla gireceğini ve dünyanın turizm açısından âdeta taçsız kraliçesi olan ülkemizin müthiş potansiyelinin üst noktalara hızla ulaşacağını, 46,3 milyar dolarlık gelirin de on beş yirmi yıllık bir periyotta 200 milyar dolara hızla yaklaşabileceğini düşünüyorum.
Tabi ki, bu denklemde unutulmaması gereken bir nokta var ki o da sürüye kurt çağırmamak. Davet edilecek sermayenin sahipleri öyle ince elenip sık dokunmalı, atılacak adımlar öyle ileriye dönük farklı yüzlerce versiyonuyla düşünülmeli ki, bankacılık-turizm hattında başlayan bu birliktelik ilerleyen dönemde uluslararası ilişkilerden, ülkeler arası ekonomik ilişkilere, askerî birlikteliklerden bölgesel birlikteliklere kadar her şey için bir koz, bir maya; hatta gerektiğinde bir silah olarak kullanılabilsin…