Arap Baharı devrimlerinin kıvılcımını yakan Tunus’ta, 6 Ekim’de ilk turu yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimine bir aydan az kalmışken sokaklar hareketlendi.
Başkent Tunus’un sembollerinden Habib Burgiba Caddesi’nde, yeniden aday olan ve kendisine rakip olabilecek tüm adayların önünü kesen Cumhurbaşkanı Kays Said’i protesto için gösteriler düzenleniyor.
Gösterilerde Tunusluların “zombi” olarak adlandırdıkları ve diktatörlükle suçladıkları Kays Said için Arap Baharı devrimlerinin ünlü sloganları atılıyor.
Tunus sokaklarında “İrhâl / Defol”, “eş-Şaab yurîd iskâte’d-diktatör / Halk diktatörü devirmek istiyor” ve “eş-Şaab yurîd iskâte’z-zombi / Halk zombiyi devirmek istiyor” sesleri yankılanıyor.
Aralık 2010’da Tunuslular sokaklara inip protesto gösterilerine başlayınca Zeynel Abidin Bin Ali diktatörlüğünün devrilebileceği kimsenin aklına gelmemişti.
Ancak Tunus Cumhurbaşkanı yaklaşık bir ay sonra ülkeden kaçtı.
Aynı şekilde şu anki protesto gösterilerinin Kays Said diktatörlüğünü devirmesi beklenmiyor.
Fakat devrim ateşinin cılız da olsa yanmış olmasının darbe gecesi Yasemin Devrimi’ne ve halkın özgür iradesine sahip çıkamayan, darbecilere direnme iradesi ve kararlılığı gösteremeyen politikacıların ümitlerini canlandırdığı görülüyor.
Tunus İdare Mahkemesi önümüzdeki ay yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi için adaylık başvurusunda bulunan ve başvuruları Tunus Bağımsız Yüksek Seçim Kurulu tarafından çeşitli bahanelerle reddedilen üç adayın seçime girebileceklerine hükmetmişti.
Mahkemenin kararları nihai ve bağlayıcı olduğu için altı adayın yarışacağı yoğun katılımlı bir rekabet ve demokratik yarış umudu doğmuştu.
Ne yazık ki Yüksek Seçim Kurulu mahkeme kararlarını yok sayarak o umudun ortadan kalkmasına sebep oldu.
Diğer bir ifadeyle 6 Ekim’de Tunus’ta gerçek anlamda bir seçim yapılmayacak, Kays Said ve iki figüran tarafından seçim adı altında bir tiyatro sahnelenecek.
Mevcut koşullarda seçimi kazanmasına kesin gözüyle bakılan Kays Said’in, Muhammed Buazizi’nin kendini ateşe vererek kıvılcımını yaktığı devrim sonucu Tunus’tan kaçmak zorunda kalan Zeynel Abidin Bin Ali’den pek bir farkı yok.
Zeynel Abidin Bin Ali de örneğin Ekim 2009’daki seçimde üç adayla yarışmış ve oyların yüzde 99’unu alarak yeniden cumhurbaşkanı seçilmişti.
Seçimlerin şeffaflıkla, demokrasiyle ve halkın özgür iradesiyle hiçbir alakası yoktu ama Batı durumdan gayet memnundu.
Reuters’ın o günlere ait bir haberinde Zeynel Abidin Bin Ali’den övgüyle bahsediliyor, Tunus’un Arap dünyasında “ılımlı bir ses” hâline getirildiği ve Batı ülkelerinin Tunus’u demokrasi sicilindeki soru işaretlerine rağmen “İslami radikalizme karşı sağlam bir kale” olarak gördükleri ifade ediliyordu.
Batı’nın Arap ülkelerine bakışı hiç değişmedi.
Bugün de Kays Said’in halk iradesini gasbetmesinden ve diktatörlüğü yeniden ihya etmesinden gayet memnunlar.
Tunus’taki ihlallere yönelik arada sırada yarım ağızla yaptıkları eleştiriler de demokrasi ve insan hakları konusunda hassas oldukları iddiasını sürdürebilmeleri için mecbur kaldıkları bir şey.
Kays Said’in çok düşük katılımlı bir seçimle yeniden cumhurbaşkanı seçilmesini ve Tunus polisinin göstericileri şiddet kullanarak dağıtmasını da görmezden gelecekler.