Farklı coğrafyaları dolaşanlar bilirler, meselesi “Ümmet” olan birçok insan, kurum, oluşum Türkiye’nin seçimlerini merak ediyor. Bir bakıyorsunuz pirinç götürdüğünüz Bangladeş Kutupalong Kampı’ndaki Arakanlı soruyor, bir bakıyorsunuz Suriye’de savaşan ya da kamplarda yaşam savaşı veren mazlumlar soruyor; “Ne olur seçimler, Tayyip Erdoğan tekrar kazanır mı?” diye…
Aynı sorunun cevabını dün geldiğimiz Tunus’tan da istediler bizden. Ne olabilir dediler, düşünceliydiler ve meseleye seçimden çok öte bakıyorlardı. Arap Baharları sonrası Mısır, Libya, Tunus ve Türkiye’de verilen mücadeleyi dillendiriyorlardı.
“Ümmet” derdi olanlar bunu sorarken, Türkiye ile gönül bağı olanlar, Türkiye’yi takip edenler ise farklı bir soruyu soruyor: “Erdoğan diktatörleşti mi?”
Nasıl böyle bir izlenime kapıldıklarını sorduğumuzda, uluslararası medyadaki haberlerden başlıyorlar anlatmaya…
Ne oldu da Türkiye’nin seçimleri dünya gündemine girmeye başladı, ne oldu… Daha düne kadar iktisadi bağımsızlığı olmadığı için politika üretemeyen ve sürekli dizayn edilen bir ülkenin seçimi bugün her yerden takip ediliyor, zayflatılmış bir AK Parti Projesi devreye giriyor.
Aslında olup biteni bir Arakanlı, Somalili, Darfurlu, Patanili, Morolu, Suriyeli için anlamak oldukça basit. Çünkü kendisine el uzatan, dokunan bir ülkenin seçiminin kendi geleceğini de ilgilendirdiğini biliyor.
2001 yılında 1 milyar dolar getirtip işçi maaaşlarını ödemeye çalışan bir Türkiye, bugün çok şükür, 6 milyar dolara yakın bir parayı, yurt dışında her dilden, her dinden insana hayır, sadaka ve zekat olarak ulaştırabiliyor. Arakan’a pirinç, Moro’ya barış, Patani’ye insani diplomasi, Somali’ye mama, Suriye’ye umut, Ezidi’ye sığınak, Kudüs’e mutlu yuva, Tunus’a projeler, Rojova’ya insani yardım olarak gönderilen bu hayırlar neticesinde Türkiye’nin seçimi sadece Türkiye seçimi olmaktan, daha doğrusu Misak-ı Milli seçimleri olmaktan çıkmış durumda, bunu görmemiz gerekiyor.
Türkiye’de elbette eleştirilecek çok iş var, elbette çok eleştirdiğimiz uygulama var, elbette yapılması gereken birçok iş var, ama bütün bunların yanında Türkiye’nin son 12 yılda yaptıklarını da bir kalemde silemeyiz.
Tam burada Türkiye’de okuyan bir Afrikalı öğrencinin gönderdiği mesajı paylaşmak istiyorum;
“Değerli dostlarım, arkadaşlarım ve kardeşlerim! Türkiye kritik bir dönemeçten geçiyor, Ümmetin son kalesi olan aziz Türkiye’nin yeniden dizayn edilme sürecine hep birlikte şahitlik ediyoruz. Kişisel husumetlerin, kırgınlık ve kızgınlıklarımızın ötesinde ümmetin kazanımları ve maslahatı için safları yeniden sıklaştırmanın ve ferasetli olmanın tam zamanıdır. Yapılan tüm eksik ve yanlışlıklara en ciddi ve keskin eleştiri -öneri hakkımızı saklı tutmak kaydıyla lütfen kararlarımızı tekrar sağduyulu veriniz… Biz size bakıyoruz, lütfen umutlarımızı söndürmeyiniz.”
Bu sözler bana Van depremi sırasında Van’a kadar kendisine eşlik ettiğim Keşmir Cumhurbaşkanı Serdar Muhammet Yaqoob Han’ın dediği gibi, “Sizler kavga ederseniz bir yere düşeriz, sizler yere düşerseniz biz ölürüz.”
Allah bu seçimleri ülkemize, ümmete, insanlığa hayırlı kılsın, hakkımızda hayırlısını nasip eylesin. Sonuçlar kim için ne olursa olsun başımızın üstündedir, halk iradesidir, saygıyla karşılanmalıdır.