Trump sonrası ABD yapay zekâ politikası

Abone Ol

Görünen o ki Trump’ın seçim zaferi Amerika’da pek çok şeyi değiştirecek. Zaten ekonomiden uluslararası ilişkilere kadar pek çok alanda herkes büyük merak içerisinde.

20 Ocak’ta resmen göreve başlayacak Trump’ın izleyeceği genel politikalar hakkında medyada muhtemelen yoğun bir haber ve yorum bombardımanına maruz kalacaksınız.

Bu yazıda daha çok yapay zekâya yönelik politika değişikliklerine odaklanmak istiyorum. Çünkü diğer alanlara benzer şekilde bu alanda atılan adımlar da sadece Amerika’yı değil, tüm dünyayı etkileyecek.

Herkesin bildiği gibi yapay zekâ teknolojisinde Amerika ilk sırada yer alıyor. Özellikle Silikon Vadisi olarak adlandırılan bölgede yer alan büyük teknoloji şirketleri ABD’nin yapay zekâ liderliğinin itici gücü.

Çin, Amerika’nın en büyük rakibi ve Çinliler kafayı 2030 civarında, küresel yapay zekâ liderliğini ele geçirmeye fena hâlde takmış durumdalar. Şunu söylemek abartı olmaz; 21. yüzyılın soğuk savaşı Çin ile ABD arasında ve çatışma alanı da yapay zekâ.

Joe Biden’ın yapay zekâ politikası 2023 yılının ekim ayında çıkartılan ‘Yapay Zekâ Kararnamesi’ ile yürürlüğe girdi.

Aklınıza hemen “Politika belirlemek Biden’ın aklına giderayak mı gelmiş?” sorusu gelebilir. Ama unutmayın, Biden’ın başkanlığının ilk dönemlerinde ChatGPT henüz piyasaya sürülmemişti. Zaten ne olduysa ondan sonra oldu ve dünya bir tür alarm durumuna geçti.

Biden’ın politika önceliği yapay zekâyı daha güvenli ve emniyetli hâle getirmekti.

Başkan Yardımcısı Kamala Harris kararnamenin yayınlanmasının hemen ardından kasım ayında İngiltere’de düzenlenen ve devlet başkanlarının katıldığı Yapay Zekâ Güvenliği Zirvesi’nde dünyaya düzenlemenin temel ilkelerini aktardı.

Harris konuşmasında, “Bir yaşlının hatalı bir yapay zekâ algoritması yüzünden sağlık programından çıkarılması, bir kadının yapay zekâda üretilen sahte fotoğraflarla bir tacizci tarafından tehdit edilmesi ya da bir babanın ön yargılı bir yapay zekâ yüz tanıma sistemi yüzünden haksız yere hapse atılması hayati önemde şeyler değil midir?” diyordu.

Yine de kararnamenin özellikle iki maddesi Cumhuriyetçilerin tepkisini çekmekte gecikmedi.

Bunlardan ilki, bir Yapay Zekâ Güvenliği Enstitüsü'nün kurulması ve şirketlerin güvenlik konusunda enstitüye rapor sunması zorunluluğunun getirilmesiydi.

İkincisiyse ABD Ticaret Bakanlığı'na şirketlerin yapay zekâ modelleri geliştirirken uyacakları kılavuzlar hazırlama görevinin verilmesiydi.

Açıkçası Biden’ın yapay zekâ kullanıcılarının kulağına hoş gelen güvenli ve emniyetli yapay zekâ politikası, sektörün büyük firmaları açısından kapsamlı bir gözetim anlamına geliyordu.

Cumhuriyetçiler bu yüzden kararnameyi "tehlikeli" olarak nitelendirdiler ve şirketlere getirilen raporlama zorunluluğunun yapay zekâda yenilikçiliği ve gelişimi engelleyebilecek “radikal solcu” fikirler dayattığını iddia ettiler.

Trump, Aralık 2023'te, başkan olduğu ilk gün kararnameyi yürürlükten kaldıracağına dair söz verdi.

Henüz koltuğa oturmasa da Trump yeniden başkan seçilmiş durumda ve muhtemelen Biden Kararnamesi’ni yürürlükten kaldıracak.

Geçtiğimiz temmuzda Trump’ın başkanlığında çıkarılacak yeni kararname için "Yapay Zekâda Amerika'yı Birinci Yap” sloganıyla hazırlanan bir taslak kamuoyuna yansıdı.

Anlaşıldığı kadarıyla yeni dönemde Trump, genel olarak yapay zekânın geliştirilmesi önündeki engelleri azaltmaya, yenilikçilik ve büyümeyi engelleyen düzenlemelerden de kaçınmaya çalışacak.

Yapay zekânın askerî alanda kullanımını geliştirmek için ilk atom bombasının yapıldığı "Manhattan Projesi"ne benzer projeler öngörülüyor.

İlk bakışta alakalı görünmese de Trump’ın ‘Çevre Koruma Ajansı'nın başına hedefini “ABD'yi yapay zekânın küresel lideri yapmak” olarak açıklayan Lee Zeldin'i seçmesi de çok önemli. Yapay zekâ gelişiminde yeni aşama, veri merkezlerinin nereye inşa edileceği ve enerji altyapısıyla alakalı. Yapılan atama, çevre konusunun dahi yapay zekâ için bir engel teşkil etmesine izin verilmeyeceğinin işareti olarak görülebilir.

Trump, Çin ile küresel rekabeti çok derinden önemsiyor ve yapay zekâ bu rekabetin en önemli parçasını oluşturacak gibi.

Yine de yeni dönem yapay zekâ politikasına dair her şey netlik kazanmış değil. Mesela ‘Yapay Zekâ Güvenliği Enstitüsü'nün kaderi belirsizliğini koruyor.

Uzmanlar Trump’ın ilk dönemindeki yapay zekâya ait bazı fikirlerinin değiştiğini ama yine de tam bir düzene oturmadığını söylüyorlar.

Elbette bu değişkenlik sadece Trump’tan kaynaklanmıyor. Yapay zekâ çok yeni bir teknoloji, insanlar hâlâ onu anlamaya çalışıyorlar ve bu yüzden de hazırlanacak politikalar doğal olarak belirsiz.

Açıkçası söylem farklılığının nasıl bir politika farklılığına dönüşeceğini zaman gösterecek.

Şu bir gerçek ki Trump'ın seçim zaferi ve analistlerin yeni dönemde yapay zekâda müdahalesiz bir yaklaşım benimseneceğine dair yorumları daha şimdiden Nvidia, Microsoft ve Alphabet gibi teknoloji şirketlerinin Wall Street kazançlarına yansımış durumda.

Trump için milyonlarca dolar harcayan Elon Musk faktörünü de unutmamak gerek. Musk, teknoloji ve yapay zekâ politikası konusunda Trump'a tavsiyelerde bulunan koronun başındaki isim.

Trump’ın çevre ve enerji alanında dahi yapay zekâyı önceleyen, Çin’le küresel rekabetin en önemli ayağına yapay zekâyı oturtan, bunun için sektör şirketlerinin önünde engel olacağı düşünülen düzenlemeleri ortadan kaldırmaya odaklanan yapay zekâ politikasının hedeflerine ulaşıp ulaşamadığını zaman içerisinde hep birlikte göreceğiz.