Toprağı mukaddes yapan…

Abone Ol

Toprağı “Mukaddes Vatan” yapan, İlay ı Kelimetullah davası uğruna, arkalarına bakmadan Şehid olanlardır! Vatan toprağını mukaddes vatana dönüştüren şey  İslam’dır . Yoksa kuru bir toprak parçasından öte bir anlamı yok.  Vatan anlayışından İslam’ı çıkarırsanız her ülkenin kendine kutsal olan vatanı için savaşan askerlerinin şehadetlerini de kutlamaya başlamanız gerekir!

Bu manada, Gazze Anadolu’dur,  Şam Anadolu’dur,  Kudüs, Bağdat, Kaşgar,  Kabil, Kaşgar, Grozni,  Bahçesaray Anadolu’dur, Anadolu işgal altında…  Mukaddes vatan toprağımızın her bir köşesinde işgal ve savaş var.

1915 Osmanlının yıkılıp topraklarının paylaşıma açıldığı dönemden tam yüz yıl sonra Osmanlı hinterlandında yine savaşlar var ve yine yeni paylaşım çabaları. Bunun asıl sebebi ümmet coğrafyasının toparlanıp ayağa kalkmaya başlamasıdır. Yani emperyalistlerin saldırılarını yoğunlaştırmaları bizim ayağa kalkmamızla alakalı. Yeni yüzyılda da bizi esir görmek istemeleri.

Bugünlerde Balkanlardan da bazı haberler geliyor. Zaten pamuk ipliğine bağlı olan ilişkiler en ufak bir kıvılcımla bütün bölgeyi saracak yangına dönme potansiyeline sahip.  Balkan cephesi de bu çatışma ortamına çekilirse (ki bunun olacağını sadece zamanlama meselesi olduğu düşüncesindeyiz) bütün Osmanlı coğrafyası, merkezinde yine Türkiye olmak üzere savaşa girmiş olacaktır. Hedef ümmet coğrafyası, merkez Anadolu’dur.

Şartlar Türkiye’yi tarihi misyonunu üstlenmeye zorluyor, demişti mütefekkir Salih Mirzabeyoğlu. Tarihi misyonumuz, İlayi Kelimetullah sancağını tekrar en yükseğe taşıma vazifesidir. Bunun için kendi vatanımızda, kendi inancımıza uygun bir yaşam tarzını inşa etmek ve İslam’a muhatap bir dünya görüşünü iktidara taşımamız gerek. Bu topraklar için, gözlerini bu topraklara dikmiş bekleyen bütün ümmet için hayati bir zorunluluktur.

Sistem bu haliyle o misyonu yüklenmemize engel. Kaldı ki zaten o misyonun yok etme göreviyle kurulmuştu. Tarih ispat etmiştir ki İslam milleti ne zaman tökezleyip yenilmeye başladıysa bunun sebebi dışardan gelen saldırılardan ziyade içimizde ekilen fitne tohumlarının yeşermesi ve inancımızın hakkını veremeyip dünyevi meselelere dalmamızdandır.

İçimizdeki fitne tohumlarını kurutmak ve dünyevi meseleler peşinde koşanları ayıklayarak idealimizi iktidara taşıdığımız zaman karşımızda durabilecek güç yok aslında. Bütün Müslüman coğrafya bu dirilişi gözlüyor. Anadolu, bağlarından kurtulup ayağa kalktığında, Batı kuklası iktidarlar birer birer devrilecektir kısa bir süre içinde.

Seçim dönemine girildi. Doğal olarak insanlar parti cemaat ve camia olarak seçim atmosferine göre hareket etmeye başladı. Yaşadığımız hadiseleri ele alırken genel bir durum tespiti yapmamız gerekiyor. Vatana, mukaddesata millete karşı yapılanların değerlendirmesini yapmak, failleri teşhis ve ifşa etmek gerekli. İç ve dış politikanın farklı zeminden, aynı noktaya kaydığı artık gizlenmiyor bile… Yani dış politik arenadaki aktörlerin emelleriyle iç politikada at koşturan bazı yapıların ortak noktada birleştikleri,  söylem ve eylemleriyle açığa çıkıyor…  Ülkemizin üzerinde hesap yapan egemen aktörlerin kuklası olan ve ona göre davranan “iç aktörlerin” artık bu topraklarda at koşturmamaları gerekiyor. Kısır bir particilik oynamanın ötesinde, vatanın ümmetin üzerine yapılan hesapları görmekten bahsediyorum.   Dört bir yanımızda süren savaşlardan, her gün öldürülen çocuklardan ve yakın bir zamanda ülkemizi de bu hale getirmek istediklerinden bahsediyorum.

Ümmet coğrafyası çok sancılı bir süreçten geçiyor. Yeni bir medeniyetin doğuşu mu, yoksa ayakta kalanların da sonunu getirecek bir sancı mı “yaşayanlar olarak “ bizim tavrımız belirleyecek. Artık o köhneleşmiş sistem çökmek üzere. Yaşanan bu sıkıntılar şafağın habercisi. Ama bu çöküşün altında kalan olmak veya yeni bir medeniyet inşa edecek güce kavuşmak bizim nerde durduğumuzla belli olacak. Bizim için bugünler bir doğum sancısıdır ve hiçbir doğum sancısız olmaz. Ümmet coğrafyasında yaşananlar inşallah “yeni bir nizamın” doğum sancılarıdır. Hayalimiz ümidimiz ve çabamız bunun için.

Biliriz ki, kim ne yaparsa ancak kendine yapar, Allah vaadini tamamlayacaktır.

Vesselam.