Ramazan bayramı hafta sonuna denk geldi. Tatil havasında geçti. Birçoğumuz tam bir bayram yapamadı bile. Yüzyılın deprem felaketini yaşayanlar, felaketten bir şekilde etkilenenler, bayramı daha bir buruk geçirdiler. Hala gülmeye utanıyoruz. Hala çocuklarımızı sevmeye utanıyoruz. Hala evlerimizde sıcak yataklarımızda yatmaya utanıyoruz.
Seçim ve bayram denk geldi. Acılı insanlar siyasetçilere tepki gösteriyor. Bazı yerlerde olmaması gereken sert tepkiler yaşanabiliyor. Şapkasını önüne koymayanlar hala dışarda konuşabiliyorlar. Olmayan, tarihi geçmiş tartışmaları yeniden ısıtma peşinde olanlar var. Temcit pilavı değil ki ısıt ısıt getir. Kılıçdaroğlu’nun Alevi olması, Zaza olması beni hiç ilgilendirmemişti. Bunun toplumda kimseyi ilgilendirdiğini de düşünmüyorum. İnsanlar bu tartışmaları aştılar. Kılıçdaroğlu’nun ve Davutoğlu’nun peş peşe Alevi- Sünni tartışmalarını alevleyecek açıklamalar yapmaları toplumu gerdi. Toplumda insanlar bunlara mı oy vereceğiz demeye başladılar. Kendileri de ne yaptık demişlerdir bence. 90 küsur milyon izlenmiş, doğrudur ben de 15 defa dinledim ne diyor dedim. Gerçi ne dediği de anlaşılmıyor.
Seçimler gelip geçer; geriye bırakılan izler kalır. Toplumun fay hatlarını kaşımak iktidarda da muhalefette de sıkıntılar oluşturur. Birkaç oy uğruna toplumu geren kim olursa olsun, toplumun şamarını yer. Toplum; güven üstüne kurulmuştur, der South. Güven dalgalarını yıkmak zarar verir. Fay hatları kırılmış bir ülkede güvenden bahsedilemez. Kim ki güven dağlarını yıkarsa yıktığı dağların dibinde kalır. Geçmiş hükümetlerin hatası varsa herkes bugün bu hataları işleyenlerin ortaklarından biriydi. Farabi’nin sözünü bir daha hatırlayalım:” Toplum; sevgiyle kaynaşır, adaletle yaşar.”
Herkes ağzından çıkana dikkat etmeli, sözlerin kırdığı faylar, depremden daha fazla zarar verir.
Vesselam…